Sahaflarda karşıma çıktığı vakit aklımda onu herkesin
elindeki Fifty Shades of Grey’ine karşı kalkanım olarak kullanmak vardı. Türkçe
adıyla Grinin Elli Tonu adlı erotik roman hâlen en çok satanlar rafında başta
duruyor. Ben de bu başarısını anlayamıyor ve benim günümüz toplumunun kolektif
bir delilik halinde savrulup durduğuna olan inancım güçleniyor. Öyle ki elle
tutulur her eleştiri yazısında kitabın edebi niteliğinin yokluğunun altı
çiziliyor. Sırf erotik diye de okuyamam ben. Eh haliyle bu erotik çılgınlığın
içinde kendime bir yer bulmak için arayışa girdim.
Dediğim gibi sahaflarda
rastlaştık İsterik (Looking for Mr. Goodbar, 1975) ile. İsterik’in 1975’te
Altın Kitaplar’dan çıkma baskısını aldım hemen. Daha önce hakkında ne
duymuşluğum vardı ne de yazarı tanıyordum. Arka kapağındaki yazıyı ve kitabın
çıktığı dizinin Doğan Hızlan başkanlığındaki bir kurul tarafından hazırlandığını
okuyunca, kapağına bakınca kendi Grinin Elli Tonu kitabımı bulduğuma inandım.
Eh, erotik roman kategorisine girmeyen ama benim kendisini bu beklentilerle
edindiğim İsterik -o konuda beni haksız çıkartmış olsa da- rahat okunabilen,
kahramanı ve dönemini etkili bir şekilde betimleyebilen, güzel ve ortalama üstü
bir kitap.
Roman bir cinayet zanlısının sorgusu ile açılıyor. Zanlı
Gary barda tanıştığı ve daha sonra evine gidip beraber olduğu kadını öldürmekle
suçlanıyor. İtirafın gelmesi uzun sürmüyor ve itirafın ardından, nasıl
sonlandığını bildiğimiz hikâyenin öbür kahramanını anlatmaya başlıyor bize
yazar. Theresa’yı anlatıyor Rossner.
Theresa çocukluğunda geçirdiği sıkıntılı hastalık dönemleri
ve karmakarışık aile ilişkisi ile içine kapanık yetişir. Üniversitede eğitim gördükten
sonra öğretmenliğe başlar. 60’lı yılların sonuna denk gelen bu dönemde kadın
hareketleri ateşlenmeye başlamış ve kadınlar toplumda yeni kimlik arayışları
ile farklı farklı alanlarda boy göstermeye başlamışlardır. Aynı zamanda
yaklaşan cinsel devrim ve uyuşturucu çağı ile beraber Theresa kendini bulmaya,
tanımaya ve geçmişini halı altına süpürmeye çalışırken ikili bir hayat sürmeye
başlar. Gündüzleri küçük öğrencilerini seven ve işine bağlı öğretmen iken
geceleri barlarda eve götürebileceği erkekler arar. Yazar Judith Rossner,
Theresa’nın bu ikili hayatına giden yolu her şeyi bilen anlatıcının gözünden
inceleyerek ve hafif hafif ama yerinde analizler yaparak anlatmış. Theresa’nın
isterikleştiği durumlarda Theresa’nın iç monologları ve anlatıcının birbirleri
içinde kaybolduğu izlenimi veren cümle ve paragraflar ise romanın çatısını
kuvvetlendiriyor.
Romanı ilginç kılan bir başka detay ise hikâyenin gerçek bir
cinayete dayanması. Roseanne Quinn, New York’ta yaşayan bir öğretmen iken barda
tanıştığı ve evine aldığı bir adam tarafından 1973’te öldürülüyor.
Kitabın yeni bir basımı yok gibi duruyor. Altın Kitaplar’dan
çıkma eski basımını sahaflarda ya da gittigidiyor gibi sitelerde
bulabilirsiniz.
Dipnot: Kitabın 1977 yapımı, başrolünde Diane Keaton’ın
oynadığı bir film uyarlaması var.
Roseanne Quinn |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder