Dark Shadows vizyona girdiğinde ister istemez daha bir hızlı
attı kalbim. Oldum olası rengârenk ve
masalsı olanı griye ve sıradana tercih ettim. Eh, Tim Burton’da yarattığı
onlarca masalsı dünya ile yer etti bilinçte, adını duyduğumda kulaklarımı
kabartır oldum. Bu sene iki filmle çıkacak karışımıza. İlki –yazının da konusu-
Dark Shadows. İkincisi Frankenweenie. Klasik korku hikayelerinin kilometre
taşlarından Frankenstein’ın Burton elinden çıkması; Mary Shelley izleyebilseydi
keşke. Her neyse. Dark Shadows’da Burton’un filmlerinde görmeye alışık
olduğumuz Johnny Depp başrolde. Depp, Barnabas Collins rolünde. Barnabas 18. yüzyılda
Amerika’da Amerikan Rüyası’nı gerçekleştirebilmiş, tutunmayı başarmış, bir kasabaya adını vermiş
köklü Collins ailesinden. Collins ailesinin Barnabas’a tutkun Angelique adlı
hizmetçisi, Barnabas’ın başka bir güzele aşık olması ile beraber kıskançlık krizine
giriyor. Kaderin cilvesine bakın ki Angelique baya yetenekli bir cadı çıkıyor ve
Barnabas’ı vampir yaparak lanetliyor ve onu tabuta koyup uzun yıllar boyu
hapsediyor. Barnabas bir rastlantı sonucu 1972 yılında esaretinden kurtuluyor
ve olaylar gelişiyor. Film hakkında çok şey yazmışım gibi gelmesin kesinlikle;
anlattıklarımın hepsi hemen hemen filmin ilk iki dakikasında oluyor.
Film hakkında çok
olumlu şeyler yazamayacağım; olay örgüsü çoğunlukla kaypak bir zeminde
ilerliyor. Karikatürize edilmiş tiplerimizle yetiniyoruz. Benim favori
karakterim Collins ailesinden geriye kalmış üç beş kişiden biri olan ve Chloë Grace Moretz’in canlandırdığı Carolyn. Çok
yetenekli güzel bir oyuncu olacak hatun. Erkek arkadaşlarımın arasında
kendisine derin bir hayranlık besleyenler var. Haydi bakalım.
Carolyn’i kendiniz izleyin.
Collins Malikanesi kesinlikle titiz bir çalışmanın ürünü.
Daha pek kocaman değilken izlediğim Rose Red Konağı filmine adını veren
konaktaki tekinsizliği hissediyor insan. Gerçi filmin genel seyri böyle bir
tekinsizlik havası için fazla coşkulu ve mizah dolu. Gene de sonuçta ana
karakterimiz bir vampir, onu çevreleyen mekan yeterince ürkütücü olduğunu
kanıtlamalı. Collins Malikanesi hakkını veriyor.
Johnny Depp’in vampir makyajı ise filmin birçok sahnesinde
sakil duruyor. Sanki amatör bir makyözün elinden çıkmış gibi. Burton’un aradığı
görünüş bu muydu bilemem; fakat seyir zevki açısından önümüze daha inandırıcı
bir vampir koysaydı daha iyi olurdu. Kötü
cadı rolündeki Angelique’un beden bulduğu Eva Green ise sadece güzelliği – ve derin
dekolteleri - ile etkileyebiliyor insanı.
En nihayetinde Burton evrenine eklenen son halka Dark Shadows.
Kusurları pek bol. Yönetmeni sevenler izlesinler filmi; Burton ve Burton-Depp
işbirliği hatırına mesela.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder