Hayallerim, Delorean ve Sen: Doctor Who

30 Nisan 2013

Doctor Who


Duygusal fırtınama yakalanmadan önce Doctor Who’dan bahsetmeli. Dünyanın en uzun soluklu bilim kurgu dizisi olan Doctor Who 1963’te televizyona doğuyor. Gallifrey gezegeninden gelme gizemli uzaylı Doktor’un zaman ve uzayda maceralarını konu alan dizi, 1989’da iptal ediliyor. 1996’da bir televizyon filmi ile kısa bir dönüş yapan Doktor, televizyona uzun soluklu olarak 2005’te geri getiriliyor. Russell T. Davies’in ekranlara döndürdüğü Doctor Who, 2005’te yayınlanan ilk bölümü Rose’dan itibaren bağımlılık yaratan muhteşem bir diziye dönüşüyor. Yeni Doctor Who’nun ilk serisinde Doktor’u Christopher Eccleston, devamında ise David Tennant canlandırdı. Doktor’dan bahsederken kendisinin yenilenme geçirerek farklı bir vücutta hayatına devam edebildiğini de belirtmek gerek. An itibariyle ekranda on bir farklı doktor izlemiş bulunuyoruz. Dizinin güncel sezonunda Doktor’u Matt Smith canlandırıyor.


Bu kadar teknik bilginin şimdilik yeterli olacağı inancındayım. Yazının asıl amacına, benim Doktor macerama gelmeli. Öyle geç kalmışım ki aslında Doktor’a, canımı yakmıyor değil arada kaybedilen zaman. Bu sene izlemeye başladım Doctor Who’yu ve kısa sürede kalbimin büyük bir bölümünü işgal etti dizi. Zaman ve zaman etrafında dönen fantezilerin tadına doyum olmaz. Zaman yolculuğu gün içindeki hayallerimin olmazsa olmazlarından. Peki zaman yolculuğunun üzerine eklenen uzay ve mekan? Tüm evren. Gezegenleri, ayları, güneşleri, kara delikleri, uzaylılarıyla sonsuz olasılıklara açılabilen bir zaman makinesi. TARDIS –Doktor’un uzay ve zamanda herhangi bir yere seyahat edebilmesini sağlayan makinesi- nihai bir düş.
Doktor’u izlerken vücudumdaki her bir hücrenin kaynadığını hisseder gibi oluyorum. Doktor, yolculuk ettiği bütün zaman ve mekânlarda kalbimi daha hızlı attıran maceralara koşarken ekranın öbür tarafından onu izleyen ben, evrenimin derinliklerinde yatan sırları merak etmekten alamıyorum kendimi. Diziyi yaratan hayal gücü büyük ihtimalle –her zaman bir kuşku payı bırakmalı- dünya kökenli. Bunu bilmek hem üzücü hem mutluluk verici. Doktor’un hayran olduğu insan ırkı gerçekten de hayret edilesi. Tarihte geldiğimiz noktaya kadar geçen zamanın içinde,dışında,etrafında yapılanların hepsini sindirmek, keşfedilenleri öğrenmek ve gelişimin her anını sindirebilmek imkânsız. Bu imkânsızlığı kavramaya çalışmak: işte bu beni umutlandıran. Doktor’dan konuşurken sadece uzaklarda bir yerde bizi izleyen dost veya düşman uzaylıların varlığının umutsuzca kanıtlanmasını istediğim düşünülmesin –elbette ki bu da isteklerim arasında-. Benim istediğim Zaman Lordu’nun evrenini yaratan zihinlerin, insan zihninin kabiliyetlerinin kendi dünyamızı ileriye götürecek bütün donanıma sahip olduğunu görmemiz. Çok naif bir cümle bu. Sadece kelimeler salatası. Fakat insan kalbinde hissettiğinde hayallerin önemini? İşte o zaman Doktor’u da hissediyorum ve bunun sevinci paha biçilemez. Kısır fakat ferah bir döngüdeymişim gibi hissediyorum. Evrenin sonsuzluğundan insanın zihnine ve yeniden sonsuzluğa. Tetiği çeken ise Doktor.
Her zaman Blog’da paylaştığım yazılardakinden farklı bir tonu var bu yazının. Doktor’un farklı bir etkisi var üzerimde. Tamamen doğal bir sonuç bu ufak DW yazısı. Dışarıdaki milyonlarca Doktor-severe bir de ben katıldım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder