Hayallerim, Delorean ve Sen: Much Ado About Nothing

22 Nisan 2013

Much Ado About Nothing


Whedon’ın yaratıcı zihni yeni şeyler denemeye ve yeni zorluklar aşmaya dayanamıyor. 2012’de The Avengers gibi büyük ve şaşaalı bir filmle karşımıza çıkan Joss Whedon bu sene bir Shakespeare uyarlaması olan Much Ado About Nothing (Kuru Gürültü) ile şenlendiriyor bizi. Kuru Gürültü, 32. İstanbul Film Festivali programında da kendine yer buldu.

Filmin oyuncuları Whedon’ın projelerinde kendilerine daha önce de yer bulmuş, aşina olduğumuz yüzler. Başrollerde ise Buffy ve Angel severleri heyecanlandırabilecek isimler Alesix Denisof ile Amy Acker var.
Kuru Gürültü hiç kuşkusuz romantik komedi kalıplarıyla karşımızda duruyor.  İki çiftin ilişkilerinin giriş-gelişme-sonuç kısımlarına yapılan bir yolculuk olarak özetleyebiliriz filmi. Shakespeare’den bahsedildiğinde içgüdüsel olarak yapılan oyun analizini film analizine dönüştürürsek, filmin işlediği motifler arasına cinsiyet çatışmasını, sadakatsizliği, komplo ve ihaneti katabiliriz.
Kuru Gürültü, Shakespeare’ı günümüze uyarlamaktan çok daha fazlasını yapmaya çalışan deneysel bir çalışma. Modern mekan ve dekorlara, karakterlerin günümüzden fırlayan dış görüntüsüne eşlik eden ağdalı Shakespeare dili izleyiciye değişik bir seyirlik vaat ediyor. Whedon, Shakespeare’in dilini modernleştirme yoluna gitmiyor, onun yerine oyunu arka plan ve estetikle oynayarak farklı bir açıdan ele alıyor. Aynı farklılık kendisini filmin siyah-beyaz çekilişinde de gösteriyor. Günümüz sinemasında farklı sebeplerden ötürü –nostalji, mesaja uygunluk, The Artist gibi dönemin ruhuna uygun olma isteği   ya da estetik kaygı gibi- siyah-beyaz çekilen filmler olmasına karşılık bu seçim cesur sıfatını taşımaya devam ediyor. Filmin dış görünüşü ile dilinin yarattığı ufak çelişki açılış sahnelerinden itibaren başlayan bir alışma sürecinden sonra alışılır hale gelse dahi, Shakespeare’ın evcilleştirilmeyen oyunundaki ani yön ve karakter değiştirici olaylar beyaz perdede sakil duruyorlar. Filmlerin kimliğine göre, seyircinin kafasında oluşan belli bir tempoya uygunluk seyir kalitesini yükselten öğelerden olarak alınabilir. Kuru Gürültü’nün temposu Shakespeare’in sahnesinden beyazperdeye ithal edilmiş ve film kırma bir türe dönüşmüş.
Much Ado About Nothing seyretmekten pişman olmayacağınız fakat –büyük ihtimalle- seyrederken “Bir şeyler bir gıdım daha farklı olsaydı daha mı iyi olurdu?” hissiyatından kurtulamayacağınız, neşeli ve keyifli bir film.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder