Whedon’ın yaratıcı zihni yeni şeyler denemeye ve yeni zorluklar
aşmaya dayanamıyor. 2012’de The Avengers gibi büyük ve şaşaalı bir filmle
karşımıza çıkan Joss Whedon bu sene bir Shakespeare uyarlaması olan Much Ado
About Nothing (Kuru Gürültü) ile şenlendiriyor bizi. Kuru Gürültü, 32. İstanbul
Film Festivali programında da kendine yer buldu.
Filmin oyuncuları Whedon’ın projelerinde kendilerine daha
önce de yer bulmuş, aşina olduğumuz yüzler. Başrollerde ise Buffy ve Angel
severleri heyecanlandırabilecek isimler Alesix Denisof ile Amy Acker var.
Kuru Gürültü hiç kuşkusuz romantik komedi kalıplarıyla
karşımızda duruyor. İki çiftin
ilişkilerinin giriş-gelişme-sonuç kısımlarına yapılan bir yolculuk olarak
özetleyebiliriz filmi. Shakespeare’den bahsedildiğinde içgüdüsel olarak yapılan
oyun analizini film analizine dönüştürürsek, filmin işlediği motifler arasına
cinsiyet çatışmasını, sadakatsizliği, komplo ve ihaneti katabiliriz.
Kuru Gürültü, Shakespeare’ı günümüze uyarlamaktan çok daha
fazlasını yapmaya çalışan deneysel bir çalışma. Modern mekan ve dekorlara, karakterlerin
günümüzden fırlayan dış görüntüsüne eşlik eden ağdalı Shakespeare dili
izleyiciye değişik bir seyirlik vaat ediyor. Whedon, Shakespeare’in dilini
modernleştirme yoluna gitmiyor, onun yerine oyunu arka plan ve estetikle
oynayarak farklı bir açıdan ele alıyor. Aynı farklılık kendisini filmin
siyah-beyaz çekilişinde de gösteriyor. Günümüz sinemasında farklı sebeplerden
ötürü –nostalji, mesaja uygunluk, The Artist gibi dönemin ruhuna uygun olma
isteği ya da estetik kaygı gibi-
siyah-beyaz çekilen filmler olmasına karşılık bu seçim cesur sıfatını taşımaya
devam ediyor. Filmin dış görünüşü ile dilinin yarattığı ufak çelişki açılış
sahnelerinden itibaren başlayan bir alışma sürecinden sonra alışılır hale gelse
dahi, Shakespeare’ın evcilleştirilmeyen oyunundaki ani yön ve karakter
değiştirici olaylar beyaz perdede sakil duruyorlar. Filmlerin kimliğine göre, seyircinin kafasında oluşan belli bir tempoya uygunluk seyir kalitesini
yükselten öğelerden olarak alınabilir. Kuru Gürültü’nün temposu Shakespeare’in
sahnesinden beyazperdeye ithal edilmiş ve film kırma bir türe dönüşmüş.
Much Ado About Nothing seyretmekten pişman olmayacağınız
fakat –büyük ihtimalle- seyrederken “Bir şeyler bir gıdım daha farklı olsaydı daha
mı iyi olurdu?” hissiyatından kurtulamayacağınız, neşeli ve keyifli bir film.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder