İngiliz yazar David Mitchell'ın romanı Bulut Atlası, altı farklı yer ve
zamanda karşımıza çıkan kurmaca karakterler üzerinden insanlık tarihinin bir
haritasını çiziyor. Bu harita içine katılan metafiziksel öge ile epik bir dünya
tarihi atlasına dönüşüyor ve okuyucuyu insanı insan yapan birçok unsur hakkında
düşünmeye davet ediyor. Altı yüz küsur sayfada altı farklı kısımda 19.
Yüzyıldan başlayan ve gelecekte bilinmeyen tarih sonrası çağlara uzanan kurmaca
bir gidişata tanık oluyoruz. Kitabın arka kapağına ulaşıldığında ise kalpte bir
korku kalıyor; içten içe bu kurmaca gidişatın gelecekte insanlığın başına
geleceklerden çok farklı olmayabileceği hissiyatı insanı ürpertiyor.
Böyle geniş çaplı bir açılışı biraz toplayabilmek adına
kısa kısa altı bölüm hakkında yazmakta fayda var. İlk bölüm Adam Ewing’in
bölümü. 1850’de Yeni Zelanda’da yaptığı noterlik görevinden evine dönmeye
çalışan Ewing, bu yolculuğunda beyaz adamın kurduğu güç imparatorluğunun ezdiği
diğer ırkların acılarına tanık oluyor. İkinci bölümde aile mirasından mahrum
bırakılmış genç müzisyen Robert Frobisher, Belçika’da finansal sıkıntılarına
çare bulmaya çalışıyor ve yaşamını, standartlarını düşürmeden devam ettirmeye
çalışırken kendisi ve müziği ile ilgili sorunlarla boğuşuyor. Romanın üçüncü
bölümü 1970’ler Amerika’sında yaşayan gazeteci Luisa Rey’in hayatına açılıyor.
Luisa Rey tehlikeli olduğundan şüphelendiği bir nükleer santral hakkında
araştırma yaparken başına çok büyük belalar açıyor. Bir sonraki hikayede ise
günümüz İngiltere’sinde yayıncı Timothy Cavendish’in başından geçen talihsiz
serüvenleri okuyoruz. Son iki kısım gelecekte geçiyor. Bay Cavendish’in
kısmını takiben Sonmi~451 adlı android garson kızın sisteme
başkaldırışının hikayesi geliyor. Son kısım ise gelecekteki bir tarihöncesi döneme
ait. Yerli Zachry’nin gözünden medeniyetin çöküşünden sonra geriye kalanları
okuyoruz.Zachry'nin kısmı hariç diğer bütün hikayeleri kitapta ikiye ayırılmışlar. Ewing'in hikayesi ile başlayıp, orada bitiyor Bulut Atlası.
Birbirinden bu kadar ayrık duran hikayelerin biçimleri ve
dilleri de birbirinden farklı. Ewing’in kısmı günce, Frobisher’ınki mektup,
Luisa’nın başından geçen olaylar roman, Timothy’nin kısmı anı kitabı,
Sonmi~451’in hikayesi röportaj formatında. Zachry’ye ait kısım ise bir konuşma
metnini anımsatıyor. Dilleri ise hikayelerin geçtiği zamanlara uygun düşen
şekilde. Bu biçimsel özellikler altı kısmın birbirine kenetlenmesine yardımcı
olan unsurlar. Altı karakterin hikâyeleri zaman, mekân ve nitelik bakımından
hayli farklılık gösterse de hepsinin çıkış noktası hemen hemen aynı yer:
insanın güç hırsından doğma kötülükler. Roman boyunca kötülüklerin birçok
farklı çeşidini okuyoruz. Geçmiş zamanda geçen kısımlar belgesel ve tarihi
roman hissiyatı yaratıyor. Gelecek zamanda geçen son iki kısım ise distopik
dünyalarıyla uyarıcı nitelikteler.
Hayal gücünü tetikleyen, okuması keyifli bir roman Bulut
Atlası.
Dipnot: Kitabın 2012 yapımı bir film uyarlaması mevcut. Yönetmenliğini Wachowski Kardeşler ve Tom Tykwer'ın üstlendiği film büyük bütçeli ve bol yıldızlı bir yapım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder