Ne zamandır yazamayışımın sebebi bu
sefer rutin hayatın işi gücü değildi. Tatile kaçtım. Ailemle Bodrum'da birkaç
gün geçirdik. Ruhum tazelenmedi; bedenen de birkaç kilo fazladan gayrı değişim
yok.
Şimdi geriye baktığımda birkaç şey var
zihnimde; onlar sapasağlam ve güçlüler. Geçen sabah sahildeydik. Birden
kuvvetli bir ses çalındı bütün tatilcilerin kulağına. Başlar gökyüzüne doğru
kalktı ve tam üstümüzden geçen iki jetin görüntüsü ile karşılaştık. Felaket
filmleri sahnesinden fırlamıştık sanki. Ne olduğundan habersiz, küçük
hayatlarını yaşayan bizlerin etrafında korkunç olaylar gelişiyordu. Kamera bizi
bir an gösterip -gözlerimizdeki merak, endişe ve korku ile- aksiyonun en sıcak
olduğu noktaya yöneliyordu sonra. Bütün o keşmekeş içerisinde bir iki saniye
gözüken bizlere ne olduğu ise muamma. Büyük ihtimalle ölüyüz gerçi.
Bir de içimdeki röntgencinin şaha kalkışı
var. Etrafımda dolanan bütün o insanların olası hikâyelerini döndürüp çevirdim
kafamda bütün tatil boyunca. Kocası slip mayo giyen, her öğlen yemeğinde
kayıplara karışan ve çok güzel bir yüzü ve yemyeşil gözleri olan o çok kilolu
kadın. Kocası çiçekli bir bermuda pantolon giyip, sabırla besliyordu çocukları.
Slip mayosu ile de 70'lerden fırlamış gibi bir hali vardı. Sonra bir de
bandanası ve halka küpeleri eksik olmayan, vücudu yirmilik mankenlerden geri
kalmayan, kırklarında, kısa kızıl saçlı o kadın. Nereden gelme bu kadın? İşte al sana
hikâyeler hikâyeler.
Çok hızlı bir tatildi bu. Tatilden çok;
bütün koşuşturmaca içinde aileme ayırabildiğim birkaç gün işte. Mekan onların
seçimi. Ben misafirim sadece.
Tatilden geriye tek bir dalganın alıp götürdüğü minik ayak izleri kalır. |
NOT: Yirmilik dişlerimle başım dertte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder