The Zero Theorem

Orwell-vari üçlemesinin son ayağı film, bize Gilliam görselliğini sunsa da fazlaca kaotik ve yer yer takibi zor bir film. Herhangi bir noktaya kilitlenme sıkıntısı yaşamasını hikayenin geçtiği dönem ile kurulan bir paralel teknik gibi yorumlayabileceğimiz gibi, filmin en büyük eksikliği de diyebiliriz. İlk teori, filmleri yorumlarken çekilen her sahnenin, her kamera açısı ve kompozisyonun bütünlüğe katkısını kestirmeye çalışmanın yarattığı bir illüzyon olması ihtimali yüksek. Sonuçta iki seçeneğin hangisi geçerli olursa olsun The Zero Theorem dağınık bir film olmuş. Gene de bu dağınıklık filmin onlarca güzelliğini göz ardı etmemize sebep değil. Yönetmenin fantastik vizyonunun beyaz perdedeki bir diğer temsilcisini izlemek, tüm eksikliklere rağmen keyifliydi. Belirtmeden geçmeyeyim, Mélanie Thierry'i Bainsley rolünde oldukça sempatik buldum.
Predestination
Ethan Hawke’lı
vampir filmi olarak aklınızda yer etmiş olabilecek Daybreakers’ın ikiz kardeş
yönetmenleri Spierig Kardeşlerin üçüncü uzun metraj filmi Predestination’da
gene Ethan Hawke oynuyor. Filmin hali
hazırda yayınlanmış bir fragmanı yok. Bilim kurgu türünde ve zaman yolculuğu
yapan bir ajan hakkında ve imdb’de oldukça yüksek bir nota sahip olması ile
beni cezp etti Predestination. Ne yazık ki büyük beklentilerimin kurbanı oldum.
Konusunu özet geçmenin öykünün önemli kısımlarını ele vermeden mümkün olmadığı
filmin seyirden sonra bende bıraktığı his kandırılmışlıktı. Spierig
Kardeşler’in ne yapmaya çalıştıklarını anlamışım gibi hissetsem de ortaya
çıkanı benimseyememiş olmamın suçunun kötü bir izleyici olmamda yatmadığına
inanmak istiyorum. Senaryoyu o kadar sevemedim ki filmden çıktıktan sonra anlam
vermekte zorlandığım kısımları düşündükçe Predestination’dan aşama aşama soğudum.
Ethan Hawke’ın performansı iyiydi. Hawke’dan rol çalıyor gibi gözüken ve benim
pek ısınamadığım aktris Sarah Snook’un performansı ise bolca övülüyor. Normalde
filmler hakkındaki fikirlerimi dillendirirken daha yumuşak bir dil kullanmayı
tercih etsem de Predestination’ın bende yarattığı hayal kırıklığından ötürü
elimden başka türlüsü gelmedi. Tabi ki bilim kurgu türünün ve zaman yolculuğu
hikayelerinin yumuşak noktam oluşundan ötürü bu filme fazla yüklenmiş
olabilirim; fakat Predestination’ın gelecekte mutlu edebileceği seyircilerin
yanında çok mutsuz ettiği bu seyircinin hüsranı dillendirilmesin mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder