Mutlu yıllar dostlar.
31 Aralık 2012
20 Aralık 2012
Wreck-It Ralph
14 Aralık 2012
70. Golden Globe Adayları
70. Altın Küre Ödülleri adayları açıklandı. En iyi film kategorisinde (Drama) Argo, Django Unchained, Life of Pi ,Lincoln ve Zero Dark Thirty var. En iyi yönetmen dalında Ben Affleck (Argo), Kathryn Bigelow (Zero Dark Thirty), Ang Lee (Life of Pi), Steven Spielberg (Lincoln) ve Quentin Tarantino (Django Unchained) rekabet halindeler. Mini dizi veya televizyon filminde en iyi kadın oyuncu kategorisindeki isimler ise ilgi çekici: Nicole Kidman (Hemingway & Gellhorn), Jessica Lange (American Horror Story: Asylum), Julianne Moore (Game Change), Sigourney Weaver (Political Animals) ve Sienna Miller (The Girl). Nicole Kidman ayrıca en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında da filmi The Paperboy ile de adaylık almış. En iyi animasyon filmi için adaylar ise: Brave, Frankenweenie, Hotel Transylvania, Rise of the Guardians ve Wreck-It Ralph.
Girls ve Modern Family de adaylar arasında. Televizyon dizisinde en iyi performansa verilecek ödüle aday isimler arasındaki Amy Poehler özellikle mutlu ediyor beni. Uzun zamandır adaylıkla yetinen bu yetenekli kadın ödülü hak ediyor. Lena Dunham da Poehler ile aynı kategoride aday.
Tören 13 Ocak'ta. Sunucular ise çok sevimli Amy Poehler ve kankası Tina Fey. İkilinin videosu aşağıda.
Bütün aday listesini görmek için buraya tıklayın.
Dipnot: Girls ve Amy Poehler'li Parks and Recreation yazıları için buraya ve buraya tıklayın.
Etiketler:
Amy Poehler,
Dizi,
Film,
Golden Globes,
Sinema,
Tina Fey
9 Aralık 2012
Before Midnight
Before Sunrise, Before Sunset ve Before Midnight |
Bazen güzel haberlerin gelişi mükemmel zamanlamalarla pekişir ve içinde bir sevinç havuzu oluşturur insanın. Richard Linklater’ın güzeller güzeli ikilemesi Before Sunrise ve Before Sunset’e üçüncü halkanın –Before Midnight- ekleneceğini öğrenmemin tam da iki filmin senaryolarını okumamla çakışmasındaki gibi mesela…
Etiketler:
Before Midnight,
Before Sunrise,
Before Sunset,
Ethan Hawke,
Film,
Julie Delpy,
Richard Linklater
6 Aralık 2012
Uçuç Böceği IX
Tumblr'da karşıma çıkan güzelliklerden derlediğim bir Uçuç Böceği ile daha karşınızdayım. Her bir görsel sinema tabanlı. Keyifli seyirler!
İlk Harry Potter filminin çekimlerinden bir fotoğraf. Profesör Dumbledore rolünde ikinci HP filminden sonra vefat eden Richard Harris |
Etiketler:
Alman sineması,
Film,
Harry Potter,
Poster,
Sahne Arkası,
Sinema,
Uçuç Böceği
2 Aralık 2012
Justine
1791 basımlı Justine |
Fifty Shades of Grey ile başlayan erotik roman çılgınlığına
kendimce bir karşı cephe açarak alternatif erotik roman okumaya girişmiş,
sahaflarda karşıma çıkan İsterik’te aradığımı bulduğuma inanmış; fakat
bulamamıştım. Bu ufak macera ve kitabın kısa bir incelemesini okumak isterseniz
buraya tıklayabilirsiniz.
Ben de bu olayın üzerine sağlam bir adım atmaya karar verip
türün öncü eserlerini vermiş Marquis de Sade’a döndüm. Sade Markisi 18. Yüzyıl
Fransa’sının yüz karalarından. Erotizmi, şehveti, tutkuyu ve sapkınlığı konu
aldığı eserlerinde ekstrem uçlara gitmekten sakınmadan, hayal gücüne hiçbir
engel koymadan yazan Marki o günlerin en yasak isimlerinden. Kendisini
ahlaksızca davrandığı için –sadece yazdıklarından ötürü değil; cinsel taciz vb.
suçlamalar var kendisine karşı- hapse atmaları Marki’yi durdurmuyor, aksine bu
fiziksel kısıtlama onun zihnini coşturuyor. Marki’nin yazdığı Justine 1787’de
yayımlanıyor.
Etiketler:
Erotik Edebiyat,
Fransız Edebiyatı,
Justine,
Kitap,
Marquis de Sade,
Sadizm
27 Kasım 2012
26 Kasım 2012
Firefly
Fantezi severlerin görmezlikten gelemeyeceği bir adam Joss Whedon. Parıldayan vampirler çıkmadan önce bize Buffy'i veren adam o. Ardından gelen Angel ise Buffy ile yaratılan o muhteşem çikolatalı dondurmanın üstüne akıtılan daha da leziz çikolata sosu gibi. Buffy ve Angel'i izlemediyseniz son dönemin en büyük gişe canavarı The Avengers'ı izlemiş olmalısınız. Filmin yönetmeni: Joss Whedon. Ya da gene son dönemde korku türünde en yenilikçi işlerden biri olan The Cabin In The Woods'dan söz edelim. Yaratıcılardan biri gene Whedon (Filmle ilgili yazmıştım. Okumak için buraya tıklayın.). Kısacası burada fantastik türün ustası bir adamdan söz ediyoruz.
Sayın Whedon'ın en özel projelerinden birinden bahsedeceğim bu yazıda: Firefly'dan.
Etiketler:
Bilim Kurgu,
Dizi,
Firefly,
Joss Whedon,
Nathan Fillion,
Serenity
24 Kasım 2012
Fullmetal Alchemist:Brotherhood
Fullmetal Alchemist (Hagane
no Renkinjutsuşi) Hiromu Arakawa’nın yarattığı manga serisi. Mangadan uyarlanan iki anime serisi mevcut.
Biri Fullmetal Alchemist adıyla 2003-2004’te yayınlandı, diğeri ise Fullmetal
Alchemist: Brotherhood. O da 2009-2010’da seyirciyle buluştu. Bir takım hatalar
sonucu orijinali yerine ilk olarak FMA:Brotherhood’u izledim. Sanırım evren bu
seferlik bana kıyak geçti; çünkü hatamı anladıktan sonra yaptığım ufak çaplı
araştırmada ilk serinin yarısından itibaren orijinal manganın konusundan
saptığını ve FMA severlerin –birinci animeye gönülden bağlı ve ondan aşk ile bahsediyor olsalar da- ikinci
anime serisinin, hem manganın yolundan gitmesinden ötürü, hem de hikayenin
işleniş biçiminden dolayı daha iyi olduğunu söyleyen yazılar okudum. İlk
animeyi gelecekte izler miyim bilmiyorum. Şimdilik Fullmetal Alchemist:
Brotherhood’dan konuşayım ben.
Etiketler:
Anime,
Dizi,
Elric Kardeşler,
FMA,
Manga
19 Kasım 2012
Tokyo Sene Sıfır
David Peace edebiyat dünyasında adı Murakami ile beraber anılan 1967 doğumlu İngiliz yazar. Onu diğer İngiliz yazarlardan farklı bir yerde tutan özelliklerinden biri Tokyo'da geçirdiği ve Japonya ve Japonları yakından gözlemleme fırsatı bulduğu uzun yıllar. Bu izlenimleri ve deneyimleri 2007'de yayımlanmış romanı Tokyo Sene Sıfır'da (Tokyo Year Zero) hayat buluyor.
16 Kasım 2012
Moleskine & Roger Wieland
İlham veren güzelliklerinin yanında aynı zamanda hayal gücünüzün sizi olabildiğince yönlendirmesi için basit ve şık defterler (aynı zamanda ajandalar, hobi günlükleri vb.) Moleskine'ler. Beklenmedik anda kafaya üşüşen fikirlerin ayaküstü not edilmeleri ile beslenen ve dolan defterlerin uzun tarihi -yaklaşık 200 yıllık- dikkat çekici. Varlığı süresince hizmet ettiği birçok ünlü isim ile -Picasso,Hemingway,Van Gogh- de konuşulmayı hak ediyor. Aşağıda sadece Moleskine ajandaları kullanılarak yapılmış, stop-motion bir reklam filmi bulacaksınız. Grafik tasarımcısı Rogier Wieland'ın eseri olan video harikulade.
Roger Wieland'ın eserleri hakkında daha fazla öğrenmek için buraya tıklayın.
12 Kasım 2012
İzlenim: Pleksus
Henry Miller |
Pleksus’un sonunda Miller bu üçlemeyi yazarken nasıl da eski
bir yarayı deştiğini söylüyor. Hayatının, hakkında yazdığı kısımlarını
hatırlamanın –kendi yarasını açarken- başkalarının yaralarını
iyileştirebileceğinden bahsediyor.
Daha Neksus’la kesişmese de yolum, Seksus ve Pleksus’la
güzel bir dostluk kurdum sanırım. Seksus’un erotik havası ile Miller’ın çarpık
dünyasının yarattığı tekinsizlik hissi, Pleksus’da yazarın kendini yazar
kimliği içindeki arayışını anlatışındaki dürüstlük ile buhar oluyor. Bu sefer
Miller’ın yazar olmaya çalışırken geçtiği çemberlere kendini oturtmaya çalışan
zavallı okuyucu, kendini her şeyi sorgularken buluyor. Her demden vuruyor Miller; ama en çok
varoluşundan ve dünyadan laflıyor. Dünyanın güzelliklerinden. Mistik
düşüncelerle de besliyor onları. Çocukluk tekrar tekrar dolduruyor satırları.
İnsanı insan yapan ilk adımların atıldığı neşeli çocuklukların izini sürüyor.
Cesaretin var mı çocuk olmaya yeniden? Pleksus beni melankoliye sürüklüyor.
11 Kasım 2012
Uçuç Böceği: Alphonse Mucha
Alphonse Mucha 1880 doğumlu Çekoslovak ressam ve grafik sanatçısı. Mucha geniş yelpazede eserler verdi: resimler,posterler,reklam afişleri,kitap çizimleri... Eserleri Art Nouveau stilindedir. Eserlerinin çoğunda kadınları kullanır; sağlıklı, güzel ve çekici kadınlar. Bu Uçuç Böceği'ni tamamen Mucha'ya adıyorum. Resim ve illüstrasyonları ile dünyaya verdiği güzellikler için...
Autumn, 1896 |
Etiketler:
Alphonse Mucha,
Art Nouveau,
Çek Cumhuriyeti,
grafik,
illüstrasyon,
Resim,
Sanat,
Uçuç Böceği
9 Kasım 2012
Girls
2012 Primetime Emmy Ödülleri'ndeki giriş parodisi aklınızda kalmış olabilir. Şovun sunucusu Jimmy Kimmel'ın tuvalette ağladığı skeçten bahsediyorum. Skeçte tuvaletteki kabinlerden birinde çırılçıplak yerde oturan, pasta yiyen, hafif kilolu ve kısa saçlı genç bir kadın vardı. (Skeç için buraya tıklayın.) İşte o kadın Lena Dunham. Dunham 2012'de televizyon camiasında çok konuşulan isimlerdendi.
Etiketler:
Dizi,
Emmy 2012,
Girls,
Lena Dunham,
Televizyon
6 Kasım 2012
Prag
Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı? Lisedeki coğrafya öğretmenimizin en sevdiği sorulardandı. Ne okuyan, ne de gezen birbirlerinden daha fazla şey bilmek zorunda değiller. Her ikisinin de bir yolu yordamı var sanırım. Ne okuduğun ve nasıl okuduğun, nasıl ve nereleri gezdiğin kadar önemli.
Daha önce hiç gezi yazısı kaleme almadım. Nereden başlayacağımı da tam bilemediğimden görsel destekli ufak bir giriş yazısında karar kıldım. Odak noktası Prag. Prag'da görülebilecekler başlığı altında toparlayabiliriz sanırım okuyacaklarınızı. Aşağıda şehrin ruhunu ve bütününü yansıtmaktan uzak, bir hayli ufak kalan seçki kendi deneyimlerimle şekillendi.
Daha önce hiç gezi yazısı kaleme almadım. Nereden başlayacağımı da tam bilemediğimden görsel destekli ufak bir giriş yazısında karar kıldım. Odak noktası Prag. Prag'da görülebilecekler başlığı altında toparlayabiliriz sanırım okuyacaklarınızı. Aşağıda şehrin ruhunu ve bütününü yansıtmaktan uzak, bir hayli ufak kalan seçki kendi deneyimlerimle şekillendi.
Etiketler:
Çek Cumhuriyeti,
Fotoğraf,
Gezi,
Prag,
Seyahat
31 Ekim 2012
Looking for Mr. Goodbar (1977)
Açılış jeneriğinden. Rossner'in romanı hakkındaki yazım için buraya tıklayın. |
Etiketler:
Diane Keaton,
Film,
İnceleme,
İsterik,
Judith Rossner,
Kitap Uyarlaması,
Richard Brooks
29 Ekim 2012
Misafir Var: Otobüs
Bugün Blog'da güzel ve heyecanlı yeni bir sayfa açılıyor! İlk konuk -komik- yazarımı ağırlıyorum. Blogda konuk ağırlamam bencil nedenlerimden ziyade -blogu güncel tutmanın omuzlarımdaki yükünü azaltmak- paylaşmanın güzelliği ile motive ediliyor. İlk konuğum Sayın Başman. Otobüs adlı kısa öyküsüyle blogu şenlendirecek bugün. Lafı kısa kesiyorum; sözü Otobüs'e bırakıyorum.
Otobüs
Otobüs
Karlı bir Moskova sabahıydı. Aslında Moskova'da değildim,
Almanya'nın batısında, Fransa sınırına yakın bir şehir olan Karlsruhe'deydim.
Şubat ayıydı ama karlı da değildi aslında, hele sabah hiç değildi, dümdüz akşam
olmuştu. Liseden arkadaşlarım Murat, Kerim ve Serhat'la buluşmuştum o gün. Ayrı
evlerde kendi küçük hayatlarımızdan sıkılmış, bir iki birşey içmek istemiştik.
Gayet ortalama bir buluşma olmuştu, hiçbirimizin siyah beyaz hayatlarına renk
katmamıştı buluşma, hava almıştık ve para harcamıştık. Safi zarar olduğunu fark
ettiğimde “E hadi ben kaçtım.” deyip Murat'ın cümlesini bile bitirmesini
bekleyemeden ayrıldım yanlarından. Aslında ne muhabbetti canımı sıkan ne de
gereksiz harcanan para; Semih'ti Serhat'tı Osman'dı. Kuruyup kalmıştım bir sürü
adamın arasında yıllardır. Üstelik de Avrupa'ya gelmişiz hepimiz, hala dışarı
çıkarken Hasan, Rıfat, Orhan...
28 Ekim 2012
Six Feet Under
Karlı bir sabaha uyanınca bugün uzun zamandır beklettiğim bir yazıyı paylaşmanın vaktidir artık dedim. Böylesi güzel günlerde hatırladığımda içimi ısıtan, 21. yüzyılın en güzellerinden biri hakkında okuyacaksınız altta; Six Feet Under hakkında:
Yeniliklerin en güzel anları başlangıçta. O tazelik hissi, yeni yeni keşfetmeye başlamış olmanın verdiği değişik haz ve geleceğe doğru uzanan olasılıklar silsilesi... O his pek çok yerde çıkar karşısına adamın. İlk kez adım attığım mekanlarda, daha önceden tadını bilmediğim yiyeceklerde, kapağını açtığım kitaplarda, açılış jeneriğini izlediğim filmlerde ve ilk bölümlerini izlediğim dizilerde.
Yeniliklerin en güzel anları başlangıçta. O tazelik hissi, yeni yeni keşfetmeye başlamış olmanın verdiği değişik haz ve geleceğe doğru uzanan olasılıklar silsilesi... O his pek çok yerde çıkar karşısına adamın. İlk kez adım attığım mekanlarda, daha önceden tadını bilmediğim yiyeceklerde, kapağını açtığım kitaplarda, açılış jeneriğini izlediğim filmlerde ve ilk bölümlerini izlediğim dizilerde.
Etiketler:
Dizi,
Fisher,
HBO,
Six Feet Under,
Televizyon
26 Ekim 2012
Uçuç Böceği VIII
Uçuç Böcek'lerine yenisini eklemenin gözümden kaçmış olmasının en büyük sebebi tumblr'da her gün güzellik dozumu aksatmadan almamda aranabilir; fakat burada serinin devamını getirmezsem olmaz. O yüzden çoğunluğu ile tumblr'da tanışılmış görsellere bakarken afiyetler diliyorum size. Ve bir de günaydın tabii.
Woody Allen |
Etiketler:
Bob Ross,
Film,
Fotoğraf,
Görsel,
Moonrise Kingdom,
Resim,
Secretary,
Uçuç Böceği,
Wonka
20 Ekim 2012
Atıf Yılmaz & Woody Allen
Atıf Yılmaz |
Atıf Yılmaz'ı Woody Allen'a benzetirim. Eğreti bir benzetme gibi
görünebilir bu, evet; fakat ikisinin de çok üretken yönetmenler olduğu - Woody
Allen hemen hemen her sene bir film çekiyor; Atıf Yılmaz ise vaktinde aynı yıl
içerisinde altı film çekmiş - tartışılamaz. Farklı şeyler denemekten
çekinmediklerini, yenilikçi ve şaşırtıcı filmlerinden biliyoruz (Bkz. Woody
Allen'ın Every Thing
You Always Wanted to Know About Sex * But Were Afraid to Ask'ı ve Atıf
Yılmaz'ın Arkadaşım Şeytan'ı ya da Aaah Belinda). Hem Yılmaz'ın, hem de
Allen'ın filmlerinde kadınların özel yerleri vardır. Aynı aktris ile birçok
defa çalışırlar ve bu aktrislerin alametifarikaları olur ikisi de. Mesela Müjde
Ar ve Türkan Şoray, Atıf Yılmaz'ın; Diane Keaton ve Mia Farrow ise Woody
Allen'ın birçok filminde çıkarlar karşımıza. Allen'ın kalemine karşın, Atıf
Yılmaz'ın senarist kimliğinden söz edebiliriz. En nihayetinde ortak paydaları
olarak sıralayabileceğim bu özellikleri dışında, son olarak ikisinin de çok
sevdiğim insanlardan olmaları var.
Etiketler:
Atıf Yılmaz,
Deneme,
Film,
Kitap,
Mizah,
Woody Allen
16 Ekim 2012
Virginia Woolf II
Haziran'da yazdığım Woolf yazısının üzerinden geçen zamanın söylediği tek şey var: Woolf hakkında yazmak güç ve cesaret ister. Woolf'u yazı ile anlatmanın zorluğu, yazarın yazıyı hatmetmiş olmasından gelir. Ardından yazılanlar -hele ki benim gibi bir amatörün elinden çıkma olanlar- yetersiz ve çirkin kalacaklardır. İşte bu yüzden o dört ay önce nasıl başlamışım Woolf hakkında karalamaya bilmiyorum şu anda. Deli cesareti de diyebiliriz, bana birçok şey katan bu güzel ve etkili kadına kendimce vefa borcumu ödemenin ufacık bir yolu da. Gene de bütün bu laf cambazlığının dışına çıkacak olursak Virgina Woolf II'yi yazmamak hazin bir hayal kırıklığı yaratırdı içimde.
Woolf'un kitaplarını yazma sırası olarak İletişim Yayınları'ndan çıkan Toplu Eserleri dizisindeki sıralandırmayı tercih etmiştim. Aynı sıra ile devam ediyorum.
Woolf'un kitaplarını yazma sırası olarak İletişim Yayınları'ndan çıkan Toplu Eserleri dizisindeki sıralandırmayı tercih etmiştim. Aynı sıra ile devam ediyorum.
Etiketler:
Bilinç Akışı,
Biyografi,
Dalgalar,
Flush,
İnceleme,
Jacob'un Odası,
Kitap,
Roman,
Virginia Woolf
11 Ekim 2012
İsterik: Erotik Roman Olmayan Roman
Sahaflarda karşıma çıktığı vakit aklımda onu herkesin
elindeki Fifty Shades of Grey’ine karşı kalkanım olarak kullanmak vardı. Türkçe
adıyla Grinin Elli Tonu adlı erotik roman hâlen en çok satanlar rafında başta
duruyor. Ben de bu başarısını anlayamıyor ve benim günümüz toplumunun kolektif
bir delilik halinde savrulup durduğuna olan inancım güçleniyor. Öyle ki elle
tutulur her eleştiri yazısında kitabın edebi niteliğinin yokluğunun altı
çiziliyor. Sırf erotik diye de okuyamam ben. Eh haliyle bu erotik çılgınlığın
içinde kendime bir yer bulmak için arayışa girdim.
9 Ekim 2012
Merhabalar!
Aylardır beklediğim bir proje sonunda kapılarını açtı ve ben de onun bir parçası olmaktan memnunum. Radikal Blog'dan bahsediyorum. Dün yayına giren Blog'da -an itibarı ile- 248 ayrı blog okurların beğenisine sunuluyor. Bu kadar çeşitlilik arasında zevkinize hitap eden, çok değerli yazılar bulabilirsiniz. Hayallerim, Delorean ve Sen'i de Radikal Blog'da konuk etmekten mutluluk duyuyorum! Ortalama haftada bir yazı ile katkıda bulunacağım Blog'a bir göz atın derim. Ian McEwan'ın Amsterdam'ı ve Jorge Luis Borges'in Kum Kitabı'nı yazdığım yazıları Blog'da bulabilirsiniz.
Blog'un yeni açılmasının coşkusu bir yana geliştirilmesi gerektiği konusundan bahsetmemek olmaz. Kullanımı kolaylaştırılmalı; yazı ve yazarlara erişimde pratiklik artırılmalı -mesela alfabetik sıralama özelliği konulmalı- ve görsellik konusunda da siteye bir el atılmalı; gene de iyi ki geldin Blog. Merhabalar sana!
Blog'un yeni açılmasının coşkusu bir yana geliştirilmesi gerektiği konusundan bahsetmemek olmaz. Kullanımı kolaylaştırılmalı; yazı ve yazarlara erişimde pratiklik artırılmalı -mesela alfabetik sıralama özelliği konulmalı- ve görsellik konusunda da siteye bir el atılmalı; gene de iyi ki geldin Blog. Merhabalar sana!
6 Ekim 2012
Haşlanmış Yumurta ve Tekboynuzlar
Murakami'nin kafa kurcalayıcı, sürükleyici ve algıda fark yaratıcı bir kitabının daha ardından dünya farklı bir şekilde işlemeye başladı gözlerimin önünde. Bu işleyiş değişikliğini nasıl anlatsam size? Durun, kitaptan başlayalım.
Etiketler:
Haruki Murakami,
Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu,
Kitap,
Roman,
Sürrealizm,
Tokyo
3 Ekim 2012
No: Propagandanın Derin Sularında
No -Hayır- (Yönetmen: Pablo Larrain, Şili yapımı) hem günümüz Türkiye'sine kurabileceğimiz paralellikler ile, hem de şiddet ve güç savaşlarının bir türlü eskimeyen yüzlerine çevrilen kamerası ile dikkat çekici bir yapım. Başrolünde Gael Garcia Bernal var. 1988'de Pinochet liderliğindeki Şili'de geçiyor film. Pinochet'nin 15 yıllık dikta rejimine darbeyi vuran referandum sürecinin propaganda aşamasına detaylı bir bakış atıyoruz.
Etiketler:
Film,
Filmekimi 2012,
Gael Garcia Bernal,
Hayır,
No,
Pinochet,
Propaganda,
Referandum,
Reklamcılık,
Şili
25 Eylül 2012
The Wizarding World of Harry Potter
Geçmiş iletilere baktığımda son zamanlarda sinemanın ve filmlerin blogda ağırlıkta olduğunu fark ettim. Bilinçli olarak planlanan bir şey değil bu. Sinemanın ve filmlerin hayatımın çok büyük bir kısmını kaplamasından ve benim onların üzerine gevezelik etmekten çok hoşlanmamdan ileri geliyor; fakat blog bir sinema blogu olarak tasarlanmadı. Bu yüzden bu döngüyü kırmanın vaktidir. Sevgili G.'nin belirttiği gibi filmler dışında da yazmak lazım.
Etiketler:
Büyü,
Harry Potter,
Hogwarts,
J.K. Rowling,
Orlando,
Universal Studios
23 Eylül 2012
The Science of Sleep
Filmekimi çok yakında. Programda hem Michel Gondry'nin yeni filmini hem de Gael Garcia Bernal'in başrolünde oynadığı No'yu bulmak mümkün. Ben de uzun zamandır tekrardan izlemek istediğim The Science of Sleep'i izlemeyi öne çektim.
Etiketler:
Charlotte Gainsbourg,
Fantastik,
Film,
Michel Gondry,
Rüya
Ted
Vizyondaki filmlerin arasında bir Ted var. Sevimli ama ağzı bozuk ayıcık Ted veriyor filme ismini. Türkçe çevirisinde gene bir yavanlık söz konusu: Ayı Teddy. Sadece Ted kalırsa olmaz çünkü. Özel isim olmasına rağmen sırf "Ted" olursa Türkçe çevirisi, İngilizce kalır o. - Yakında vizyona girecek Taken 2'nin mekanı İstanbul olursa ve bizde de böylesi çeviri çılgınlığı var iken filmin Türkçe adı da Takip:İstanbul olmuş. Birincisi "Takip: Paris miydi"? Hiç hoş değil.-
Etiketler:
Film,
Joel McHale,
Komedi,
Seth MacFarlane,
Ted,
Teddy Bear
12 Eylül 2012
Uçuç Böceği VII
Tumblr'daki görseller havuzunda boğulmamak için fazladan çaba sarf etmem gerekti şu son bir ayda. Öyle güzelliklerle karşılaşıyor ki insan! İşte gene uzun bir gezinmenin ardından rast geldiğim, HP evreni için hazırlanmış alternatif kitap kapakları:
7 Eylül 2012
Wir sind die Nacht
Alman sinemasının 20. yüzyıl başlarındaki görkeminin yansımaları çağdaş sinemada birçok kez karşımıza
çıkıyorlar. Özellikle son yıllarda gözde yapımlar arasında yerini alan vampir
filmleri bizleri Nosferatu'yu hatırlamaya ve onu yâd etmeye davet ediyorlar
sanki. İşte bu bağlamda bakıldığında Wir sind die Nacht (We Are The Night), yakın dönem Alman sinemasının dikkat çeken örneklerinden. Alman klasiklerinden Nosferatu ile türdeş ve standart izleyicilerin zevkine hitap etmesinden ötürü çok
konuşulan ve yeni Alman sinemasının seyircide heyecan yaratmasını sağlamasından
ötürü.
6 Eylül 2012
Merak Uyandıran Fragmanlar
Fragman izlemenin keyfi ayrı. Ve kesinlikle eğlenceli! Aşağıda merakla beklediğim birkaç filmin fragmanlarını derledim size. İyi seyirler efem.
The Hobbit: An Unexpected Journey dört gözle beklediğim filmlerden. Özellikle fantastik serilerle veda etmekten nefret ediyorum. Hayatımda bıraktıkları boşluklar katlanılası olmuyorlar. The Lord of the Rings'e veda ise baya zorluydu. The Hobbit ikinci bir şans; yeniden Orta Dünya'ya giriş bileti ve görsellik konusunda LOTR filmlerini aratmayacağına ve epiklik konusunda da onların altında kalmayacağına inanıyorum. Peter Jackson: Sana kocaman teşekkürler.
(Hobbit kitabı ile ilgili yazmıştım daha önce, okumak isterseniz tıklayın.)
4 Eylül 2012
Greenberg
Noah Baumbach’ın Greenberg’ini 29. İstanbul Film Festivali’nden
hatırlayabilirsiniz. Noah Baumbach’ı da daha önceki filmlerinden Margot at the
Wedding (2007) ile çağırabilirsiniz belki zihninizden. Margot at the Wedding
başrolünde Nicole Kidman olan, aile ve hayat hakkında söyleyecek bir iki sözü olan, ağaç metaforu ile sarılmış ortalamanın üstünde bir filmdi. 2010 yapımı
Greenberg’de çoğunlukla komedyen kimliği ile tanıdığımız Ben Stiller, akıl
hastanesinden yeni çıkmış, 40’larında ve manik depresif Roger
Greenberg rolünde (en son The Amazing Spider Man’de izlediğimiz Rhys Ifans’da
filmin oyuncularından). Stiller, bu zor adamı ustalıkla canlandırıyor. Yaşamanın
daha zor geldiği insanlardan biri olduğunu iyi yansıtabildiğini söyleyebiliriz.
Etiketler:
Ben Stiller,
Film,
Greenberg,
Noah Baumbach
29 Ağustos 2012
The Expendables 2 & Total Recall (2012)
Kısa kısa son günlerde izleyip de bir türlü burada paylaşamadığım iki film hakkında yazacağım: The Expendables 2 ve Total Recall. Kısa kısa yazacak olmamın sebebi sizin de güzel gözlerinizi bu filmler hakkında uzun uzun okuyarak boşuna yormak istememek. İkisi de izlenilmediği vakit hiçbir zararı olmayan ve hatta izlendiğinde birçoklarına vakit kaybı gibi gelecek filmler.
Etiketler:
Arnold Schwarzenegger,
Colin Farrel,
Film,
Stallone,
Total Recall
22 Ağustos 2012
Rüyamda Hogwarts'ı Gördüm Geçen
Hogwarts’ın kirlenmiş ve kanlanmış geleceğini gördüm
rüyamda. Dört ev birbirine sırtını dönmüş ve her biri terör örgütü olmuşlar.
Gizlice ortak odalara yerleştirilen bombalar, üstünden geçenin tetiğine basarak
harekete geçirdiği patlayıcılar, havaya uçurulan merdivenler ve köprüler ile
kuralsızlık ve ölüm dört dönüyordu sevgili Hogwarts’da. Bu değişimi tetikleyen
olayların en başını bilemesem de rüyamdan hatırladığım kadarıyla öldürdüğü her
30 büyücü ile bir büyücünün gücü katlanıyor ve bir de madalya alıyordu.
Madalyayı veren otoritenin adı kulağıma çalınmasa da Sihir Bakanlığı’nın bu
uygulamadan habersiz olduğunu varsaymak çocukça. Voldemort’un bir parmağı
olduğunu varsaymak da olmuyor. Öyle ki hortkulukları Harry Potter ve dostları
tarafından yok edileli seneler oluyor. En nihayetinde bütün bu kaosu
başlatanları bilmiyorum. Sadece oradaydım ve hepsine tanık oldum. Çok
hüzünlüydü.
17 Ağustos 2012
Uçuç Böceği - HINK Özel
Bu seferki Uçuç Böceği tasarım firması HINK'a özel geliyor! Altta tasarımı HINK'ta çalışan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde okumaya devam eden tasarımcılara ait Yeşilçam klasiklerinin yeniden yaratılmış posterlerini ve televizyonda tekrarlarına denk gele gele çocukluğumda bir hayli etkilendiğim Tarkan serisinin filmlerine ait posterleri bulabilirsiniz. HINK'ın internet sitesine buradan ulaşın.
NOT: Tosunpaşa filminin görselini Bolat'ın blogunda görür görmez aşık oldum! Buradan ona teşekkürler, HINK'ın projeleri ile tanışma sürecinin ilk adımını sağladığı için gelsin!
Etiketler:
Blog,
Çiçek Abbas,
Film,
HINK,
Kartal Tibet,
Poster,
Selvi Boylum Al Yazmalım,
Tarkan,
Tosunpaşa,
Uçuç Böceği
16 Ağustos 2012
Tumblr'da Blog'a Kardeş
Tumblr'da çok uzun süre gezinmeye başladığıma karar verdiğim anda blog'a kardeş bir tumblr sayfası açayım bari dedim. Görselleri ekleyeceğim, güzellikleri daha kompakt bir şekilde deneyimleyebileceğiniz bir yer oldu gibi. Sakınmayın; bir göz atın.
Hayallerim,Delorean ve Sen Tumblr sayfasına buradan ulaşın dostlar.
15 Ağustos 2012
The Lost Weekend
Yerin dibinde hissetmenin tanımını milyonlar farklı farklı
vereceklerdir. Bizi o dipsiz kuyuya sürükleyen nedenlerimizle beraber var
oluyoruz ve yok oluyoruz. Yok oluşlar
karanlık ve ürkütücüler. The Lost Weekend’de alkolik bir yazarın ayak izlerini
takip ediyoruz. Kendini tüketişini izliyoruz en ön sıradan.
The Lost Weekend, efsane yönetmenlerden Billy Wilder’ın 1945
yapımı, en iyi film ve en iyi yönetmen Oscar’ını
almış filmi. Ray Milland -başkarakter Don Birnam’ı canlandırıyor- filmdeki
performansı için en iyi erkek oyuncu Oscar’ı ile ödüllendirilmiş.
Yazı olay örgüsü ile ilgili detaylı bilgi içeriyor. Sürpriz
unsurunu kaybetmek istemeyenler buradan sonrasını okumasın.
Etiketler:
Billy Wilder,
Film,
Oscar,
Ray Milland
13 Ağustos 2012
White Christmas
Michael Curtiz'i bilir misiniz? Meşhurlar meşhuru, Humphrey Bogart'lı Casablanca (1942) filminin yönetmenidir Michael Curtiz. Ayrıca gene Curtiz'in filmi olan The Adventures of Robin Hood'da (1938) gelmiş geçmiş en sempatik Robin Hood'lardan birini canlandırır Errol Flynn. Ve bir de geçtiğimiz sene adından sıkça söz ettiren bir yapım olan Kate Winslet'in başrol oynadığı mini seri Mildred Pierce'ın, orijinal filmi, gene aynı adlı Mildred Pierce da Curtiz imzalıdır. Kısacası Curtiz bir dönem sinemanın en yetkinlerinden değilse bile, en üretken isimlerindendir.
White Christmas onun 1954 tarihli müzikal filmi. Bing Crosby, Danny Kaye,Rosemary Clooney ve Vera-Ellen (incecik ve kırılacak gibi duran beli ile) başrollerde. Müzikal sırtını meşhur besteci Irving Berlin'in şarkılarına dayamaktan geri durmuyor. Filme adını veren de gene bir Berlin şarkısı. White Christmas'ın, filmin başrollerinde biri de olan Bing Crosby tarafından söylenen versiyonu en çok satan single olmuş.
White Christmas onun 1954 tarihli müzikal filmi. Bing Crosby, Danny Kaye,Rosemary Clooney ve Vera-Ellen (incecik ve kırılacak gibi duran beli ile) başrollerde. Müzikal sırtını meşhur besteci Irving Berlin'in şarkılarına dayamaktan geri durmuyor. Filme adını veren de gene bir Berlin şarkısı. White Christmas'ın, filmin başrollerinde biri de olan Bing Crosby tarafından söylenen versiyonu en çok satan single olmuş.
10 Ağustos 2012
Gilmore Girls
Gilmore Girls’ü yazmak omuzlarımda büyük bir yük. Böylesi
çok sevdiğim bir diziyi yazmak, beraberinde büyük bir sorumluluk getiriyor. Pek
bir seviyorum onları. Gerçi benim bu kızlarda bulduğumu, bir başkası farklı
formlarda bulacaktır illaki.
Etiketler:
Dizi,
Gilmore Girls,
Popüler Kültür,
Televizyon
8 Ağustos 2012
Gryffindor'a giremeyen herkese gelsin madem
Baya sıkıntılı geçen günlerimi
şenliklendirdi aşağıdaki video. İzlerken nasıl da eğlendim! Artı, Pottermore'da
Ravenclaw'a seçilmiş bendenize de iyi gelmedi değil. Öyle ki Harry Potter
severler Gryffindor'u hep bir numaraya koymuşlardır zannımca. Rowling'in
güzelim resmi sitesi Pottermore'da Seçmen Şapka bizi nereye koyduysa, orasının
Potter evrenindeki yerimiz olacağına inanmak çok da abzürd olmamalı. Bu sebep
ile Ravenclaw'a seçilmiş olmanın yarattığı ilk bozukluk halini atlattıktan
sonra bile, içimde kalan o bir gıdım
Gryffindor özlemini de bu video ile gömdüğüme inanıyorum. Ben bir
Ravenclaw'ım, bu şekilde seçildim ve böyle kalacağım. Haydi size iyi seyirler.
He bir de, "Sevgili H., bunca
büyütme bu olayı! Alt tarafı fantezi, gerçek değil bunlar!" diyenleri
nereye havale edeceğimi bilemediğimden, siz öyle deyin, ben böyle demek
istiyorum demek istedim.
7 Ağustos 2012
Antony and the Johnsons'dan Cut the World
Antony and the Johnsons yeni albüm çıkarıyormuş. İsmi Cut the World olacak. Albüme ismini veren şarkıya ait video yayınlandı. Ve leziz bir video olduğunu söylemeliyim. İçinde Willem Dafoe ve Carice van Houten'ı (Carice van Houten kim derseniz: Game of Thrones'un Melisandre'si) bulabileceğiniz videonun yönetmeni NABIL. Nabil'in adını ilk kez duydum; araştırınca daha önce Bon Iver, Kanye West ve Bruno Mars'ın müzik videolarını da yönettiğini öğrendim. İnternet sitesine bir göz atmayı isteyebilirsiniz. Buradan ulaşabilirsiniz.
Cut the World'ün şarkı sözleri feminist bir protesto gibi. Antony'nin dünyayı feminin bir sistem üzerine kurarak yorumladığı ve fikirlerini paylaştığı konuşma Future Feminism'i dinlemek isterseniz buraya tıklayın. Cut the World'ün şarkı sözleri:
For so long I’ve obeyed that feminine decree
I’ve always contained your desire to hurt me
But when will I turn and cut the world?
My eyes are coral, absorbing your dreams
My skin is a surface to push to extremes
My heart is a record of dangerous scenes
But when will I turn and cut the world?
When will I turn and cut the world?
I’ve always contained your desire to hurt me
But when will I turn and cut the world?
My eyes are coral, absorbing your dreams
My skin is a surface to push to extremes
My heart is a record of dangerous scenes
But when will I turn and cut the world?
When will I turn and cut the world?
When will I turn and cut the world?
Videoyu da izleyin madem:
Antony and the Johnsons'ın internet sitesinde, Antony bize diyor ki: a feminist revolution might save our world.
4 Ağustos 2012
Ron Mueck
Mask II (2001-2) |
Ron Mueck, 1958 Avustralya doğumlu heykeltıraş. Mueck'in hiperrealist insan heykelleri kesinlikle göz kamaştırıcılar. Eserlerinde genellikle sınırda duran insanları konu ediniyor. Hasta, ölü ya da çıplak insanların korunmasızlığını ve tepetaklak edici duygusal anlarını yakalamaya çalışıyor. Mueck'in eserlerinin en önemli özelliklerinden biri ölçekleri ile oynanmışlıkları. İnsanın boyunu mesaja yardımcı olacak şekilde büyütüyor ya da
küçültüyor. Bu ölçekle oynama hali eserleri gözleyenler için ayrıca bir
tekinsizlik hissi yaratıyor. Alışıldık boyutlardan çıkan türdeşleri gözlerken
daha dikkat kesilmesi gerekiyor insanın. Dikkatle baktıkça bu silikondan,sentetik tüy ve karmakarışık materyallerden üretilme kopyaların, kırışıklıklarından, vücut kıllarına, mimiklerinden ten rengine her bir detayın nasıl da üstünde durulduğunu ve dikkatlice bir araya getirildiğini, bu sahte fakat gerçek heykelin karşımızda güçlü bir şekilde durduğunu ve bize bir hikaye anlatmaya çalıştığını görüyoruz.
1 Ağustos 2012
Side by Side
Filmlerin rafa kaldırılacağı ve dijitalin her şeye hükmedeceği günün çok yakında olduğunu savunanlar hiç kuşkusuz çoğunlukta. Dijital sinemaya evet diyenler içerisinde de bir çatışma söz konusu; 3 boyutlu filmlerin gelecek olduğunu iddia edenler ve diğerleri. Dijitalleşmenin getireceği kolaylıklar göz ardı edilemez olsa da, sinemanın orijinal aşkı filmler ile geçmişinin yarattığı güçlü bağ hep var olacak. En azından ben sinemayı düşündüğümde, aklıma gelen ilk resimlerden biri, bir ucu kıvrılmış kahverengi film kesiti olacak. 3 boyut konusuna gelirsek; hiç sevmediğimi ve bana kesinlikle doğal gelmediğini söylemeliyim.
Sinema ile ilgilenen herkesi etkileyecek olan bu süreç hakkında çekilmiş bir belgesel Side by Side. Yapımcısı ünlü aktör Keanu Reeves. Hem dijital hem de eski usul yöntemlerin konuşulduğu ve tartışıldığı bir belgesel olmuş Side by Side. Fragmanı izleyince ise kameranın doğrulduğu isimlerden etkilenmemek elde değil: David Fincher, James Cameron, Martin Scorsese, David Lynch... Ben belgeseli izlenecekler listemin en yukarısına ekledim. Belgeselin fragmanına bir göz atın:
Sinema ile ilgilenen herkesi etkileyecek olan bu süreç hakkında çekilmiş bir belgesel Side by Side. Yapımcısı ünlü aktör Keanu Reeves. Hem dijital hem de eski usul yöntemlerin konuşulduğu ve tartışıldığı bir belgesel olmuş Side by Side. Fragmanı izleyince ise kameranın doğrulduğu isimlerden etkilenmemek elde değil: David Fincher, James Cameron, Martin Scorsese, David Lynch... Ben belgeseli izlenecekler listemin en yukarısına ekledim. Belgeselin fragmanına bir göz atın:
Etiketler:
Belgesel,
Dijital,
Film,
Keanu Reeves,
Sinema
Uçuç Böceği VI
Etiketler:
Dark Knight Rises,
Fahrenheit 451,
Gary Oldman,
Poster,
Rene Gruau,
Uçuç Böceği
26 Temmuz 2012
Yedi Harika ve Dünya
Dünyanın ne harikalar barındırdığı malumunuz. Bu harikaların arasında yedi rakamı uzanır. Yediyi biliriz. Yedi Harika ile büyüdük. Keops Piramidi, Babil'in Asma Bahçeleri, Artemis Tapınağı, Zeus Heykeli, Rodos Heykeli, İskenderiye Feneri ve Halikarnas Mozolesi; işte bunlar MÖ. 2. yüzyılda son şeklini alan bu listede bulunan harikalar.
Etiketler:
Artemis Tapınağı,
Babil,
Dünyanın Yedi Harikası,
Fotoğraf,
Hans Engels
25 Temmuz 2012
Barcelona, Barcelona
Biz Barcelona'ya gideli 7 ay oldu. Bugün orada geçirdiğimiz günler uyandı zihinde. Dünyanın hızına yetişmek zor; ben bu satırları yazarken benim Barcelona'mın üzerinden 7 ay geçmiş. Büyük ihtimalle bu uzunca sürede şehir yeni yeni güzellikler doğurup, bazılarını öldürmüştür. Sokaklar bizi hatırlar mı?
24 Temmuz 2012
Dexter II
Bugün de Dexter'la devam kararı aldım! Grafik tasarımcısı Ty Mattson'ın Dexter için hazırladığı bu posterlere bayıldım. Altı sezonun her biri için birer poster hazırlayan Mattson, posterlerin içine sezonun önemli olay, kişi, mekan ve nesnelerini yerleştirmiş. O yüzden diziyi izlemeyenler lütfen posterlerden sakınsın; ne olduğu anlaşılmasa bile spoiler potansiyeli taşıyor her biri.
23 Temmuz 2012
Dexter
Güzel insan ve seri katil Dexter ile 7. kez buluşmaya az kaldı. 30 Eylül'de yayınlanacak 7. sezonun ilk bölümü. Şimdilik, yayınlanan ilk 2 dakikalık kısım ile yetiniyoruz. Stüdyodan kaçan bilgiye göre ise, sekizinci sezondan sonra vedalaşacağız Dexter'la. Üzücü; fakat önümüzde daha dolu dolu iki sezon var. Şu andan tutmaya başlamayacağım o kaçınılmaz yası.
Etiketler:
Dexter,
Dizi,
Jeff Lindsay,
Michael C. Hall,
Showtime
21 Temmuz 2012
Delirmek ve Başka Ciddi Sorunlar
Michael Moore'un belgeseli Bowling for Columbine gözardı edilemez bir sorunu, Amerika'nın silahlanma politikasını eleştiriyordu. Çılgın özgürlüklerin ülkesinde silah edinmek öylesine kolay ki, 24 yaşındaki bir üniversite öğrencisi tamamen yasal olarak son iki ay içerisinde 4 silah edinebiliyor ve "online" olarak cephane ısmarlayabiliyor.
Etiketler:
Charlton Heston,
Columbine,
Michael Moore
Uçuç Böceği V
Zaman nasıl da hızlı geçiyor. En son iki hafta önce derlemişim bir Uçuç Böceği. Eh, vaktidir o zaman.
Kaiser Chiefs'in Employment albümünün 2. CD'si |
Etiketler:
Brueghel,
Evan Robertson,
Game of Thrones,
Hemingway,
Philip K. Dick,
Pottermore,
Uçuç Böceği
20 Temmuz 2012
Emmy Ödülleri
Amy Poehler |
Parks and Recreation'a gelecek olursak, Amy Poehler'ın haklı iki adaylık kaptığını görüyoruz. Biri oyunculuğu diğeri ise yaratıcı yazarlığı için.Gönül isterdi ki, Parks and Rec en iyi komedi dizisi olarak da aday gösterilsin.
Michael C. Hall |
Drama serilerindeki en başarılı erkek aktör adaylarından, Dexter'ı canlandıran Michael C. Hall'a beslediğim sevgiden ötürü ödülün ona gitmesini istiyor bu gönül. 2002'de Six Feet Under'daki performansı ile, 2008-2011 arasında da Dexter ile ödüle aday olan Hall, Emmy'den eli hep boş döndü. Belki altıncısında şansı yaver gider.
Tüm aday listesini buradan pdf formatında görebilirsiniz.
Etiketler:
Amy Poehler,
Community,
Dexter,
Dowton Abbey,
Emmy 2012,
Game of Thrones,
Michael C. Hall,
Modern Family,
Ödül,
Primetime
18 Temmuz 2012
Biraz daha Harry Potter: Pottermore
Dün gece kendimize güzel bir gece yaşattık güzel G. ile. Harry Potter ve Felsefe Taşı'nı izledik tekrar. Bu aralar daha bir özlem duyuyorum Harry'e. Ondandır ki Pottermore'dayım günlerdir. J.K. Rowling'in Potterseverlere son hediyesi Pottermore.
Etiketler:
Dumbledore,
Harry Potter,
Hermione,
J.K. Rowling,
Pottermore,
Ravenclaw
13 Temmuz 2012
The Amazing Spider-Man
The Amazing Spider-Man'i izledim sonunda.
Süper kahraman filmlerine karşı bir zayıflığım var. Zaten bütün bu çizgi roman
uyarlaması çılgınlığından önce de süper kahramanlara dayanamazdım. Geçirdiğim
Superman evresinin yoğunluğundan şaşkına düşerim hala bugün.
Etiketler:
Andrew Garfield,
Film,
Marc Webb,
Spider-Man,
Süper Kahraman
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)