Fullmetal Alchemist (Hagane
no Renkinjutsuşi) Hiromu Arakawa’nın yarattığı manga serisi. Mangadan uyarlanan iki anime serisi mevcut.
Biri Fullmetal Alchemist adıyla 2003-2004’te yayınlandı, diğeri ise Fullmetal
Alchemist: Brotherhood. O da 2009-2010’da seyirciyle buluştu. Bir takım hatalar
sonucu orijinali yerine ilk olarak FMA:Brotherhood’u izledim. Sanırım evren bu
seferlik bana kıyak geçti; çünkü hatamı anladıktan sonra yaptığım ufak çaplı
araştırmada ilk serinin yarısından itibaren orijinal manganın konusundan
saptığını ve FMA severlerin –birinci animeye gönülden bağlı ve ondan aşk ile bahsediyor olsalar da- ikinci
anime serisinin, hem manganın yolundan gitmesinden ötürü, hem de hikayenin
işleniş biçiminden dolayı daha iyi olduğunu söyleyen yazılar okudum. İlk
animeyi gelecekte izler miyim bilmiyorum. Şimdilik Fullmetal Alchemist:
Brotherhood’dan konuşayım ben.
Başkahramanlarımız
Elric Kardeşler: Edward Elric ve Alphonse Elric. Elric’lerin yaşadığı kurgu
dünyası endüstri devrimi sonrası Avrupa’yı andıran bir stile sahip. Kurmaca
Amestris ülkesinde en güçlü bilimsel tekniklerden biri simya. En güçlü
simyacılar devletten Devlet Simyacısı (State Alchemist) ünvanını alabilip,
refah içinde yaşayabiliyor. Devlet ordu üzerine kurulu ve ordunun başı Führer
President aynı zamanda devletin de başı sayılıyor. Bu alternatif dünyamızda
bolca kullanılan simya bilimi tabii ki sadece insanlığın yararına kullanılmamakta,
yanlış ellerde ve yanlış kullanımında yıkıcı sonuçlar doğurmakta.
Elric
Kardeşler ise Amestris’in Resembool köyünde doğarlar. Küçük yaşta babalarının
terk ettiği ve sonrasında annelerini de hastalıktan ötürü kaybeden bu
ufaklıklar yakındaki aile dostlarının yanında yaşamaya başlarlar. Daha sonra
bir simya ustası bulup, ondan kendilerini eğitmesini isterler. Eğitim
tamamlandıktan sonra ise simyacılar arasında en büyük günah ve suç sayılan
insan dönüşümünü gerçekleştirmeye çalışırlar.
Annelerini geri getirmeye çalışan Elric Kardeşler, dönüşüm çemberini
tamamladıktan ve dönüşüme başladıktan sonra ise bir şeyler çok ters gider ve
Edward bir kolunu ve bacağını, Alphonse ise bütün vücudunu kaybeder.
Edward,
kardeşini kaybetmemek için onun ruhunu metal bir zırha bağlar. Edward daha
sonra eksilen uzuvlarının yerine taktırdığı Automail (tamamen mekanik ve insan
koluna çok benzer bir protez) ile simya çalışmalarına devam eder. Ed’e verilen
Fullmetal Alchemist lakabı da bu Automail’den çıkma. Bundan sonra Elric
Kardeşlerin en büyük amacı simyacılar arasında destansı bir şekilde bahsedilen
Felsefe Taşı’nı bulmak ve vücutlarını geri almak oluyor.
Bu özetin
üzerine eklenen hikayeler ve karakterler ile epik bir fantastik masal izliyoruz
64 bölüm boyunca. Fullmetal Alchemist anime görselliğinden, dinamizmden,
hikâyeden hiç kurban vermeden olağanüstü
akıcı, duygusal, komik ve yer yer dehşete düşürücü bir şekilde ilerliyor.
İşlenen konular gereği
–ölüm,yaşam,insanlık,dostluk,düşmanlık,iyilik,kötülük,aile vb.- birçok anlarda
ahlâki ders vermekten çekinmemesine rağmen beylik laflar eden birçok boş ve sığ
eserin yanında FMA çok samimi ve güçlü duruyor. Alt metinlerinde insan olmanın
her yönü ile ilgili güzellikler bulabileceğiniz, iyi işlenmiş karakterler ve
dikkatle örülmüş olay örgüsü ile size kendini sevdirecek bir yapım bu.
Fullmetal
Alchemist’i kesinlikle izleyin derim. Animeler konusunda çok az bilgim olmasına
rağmen, FMA’nın kesinlikle muhteşem olduğunu anlamama engel değil bu. İlk
bölümlerde animenin evrenine ayak uydurma ve onu anlama telaşı içerisinde ne
olduğunu pek anlamadan ilerledim. Yaklaşık ilk on, on beş bölümde ağır ağır
ilerleyen ve yere sağlam basan bir evren oluştu önümde. Bölümler ilerledikçe
tanıdığım ve hepsini ayrı ayrı sevmeye başladığım karakterlerle nasıl bitti
kocaman seri anlamadım. Hele ki son on beş bölümü izlediğim maraton boyunca
yüreğim hopladı ve aşık oldum diyebilirim. Serinin sona ermesinin yürekte
bıraktığı boşluğu nasıl dolduracağımın merakındayım. Sanırım FMA:Brotherhood’un çizgisinden
ilerleyen, serinin ardından gelme Fullmetal Alchemist:The Sacred Star of Milos
filmi ile devam edebilirim yoluma. Her şekilde özleyeceğim Fullmetal’i.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder