Henry Miller |
Pleksus’un sonunda Miller bu üçlemeyi yazarken nasıl da eski
bir yarayı deştiğini söylüyor. Hayatının, hakkında yazdığı kısımlarını
hatırlamanın –kendi yarasını açarken- başkalarının yaralarını
iyileştirebileceğinden bahsediyor.
Daha Neksus’la kesişmese de yolum, Seksus ve Pleksus’la
güzel bir dostluk kurdum sanırım. Seksus’un erotik havası ile Miller’ın çarpık
dünyasının yarattığı tekinsizlik hissi, Pleksus’da yazarın kendini yazar
kimliği içindeki arayışını anlatışındaki dürüstlük ile buhar oluyor. Bu sefer
Miller’ın yazar olmaya çalışırken geçtiği çemberlere kendini oturtmaya çalışan
zavallı okuyucu, kendini her şeyi sorgularken buluyor. Her demden vuruyor Miller; ama en çok
varoluşundan ve dünyadan laflıyor. Dünyanın güzelliklerinden. Mistik
düşüncelerle de besliyor onları. Çocukluk tekrar tekrar dolduruyor satırları.
İnsanı insan yapan ilk adımların atıldığı neşeli çocuklukların izini sürüyor.
Cesaretin var mı çocuk olmaya yeniden? Pleksus beni melankoliye sürüklüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder