Hayallerim, Delorean ve Sen: Justine

2 Aralık 2012

Justine

1791 basımlı Justine
Fifty Shades of Grey ile başlayan erotik roman çılgınlığına kendimce bir karşı cephe açarak alternatif erotik roman okumaya girişmiş, sahaflarda karşıma çıkan İsterik’te aradığımı bulduğuma inanmış; fakat bulamamıştım. Bu ufak macera ve kitabın kısa bir incelemesini okumak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.
Ben de bu olayın üzerine sağlam bir adım atmaya karar verip türün öncü eserlerini vermiş Marquis de Sade’a döndüm. Sade Markisi 18. Yüzyıl Fransa’sının yüz karalarından. Erotizmi, şehveti, tutkuyu ve sapkınlığı konu aldığı eserlerinde ekstrem uçlara gitmekten sakınmadan, hayal gücüne hiçbir engel koymadan yazan Marki o günlerin en yasak isimlerinden. Kendisini ahlaksızca davrandığı için –sadece yazdıklarından ötürü değil; cinsel taciz vb. suçlamalar var kendisine karşı- hapse atmaları Marki’yi durdurmuyor, aksine bu fiziksel kısıtlama onun zihnini coşturuyor. Marki’nin yazdığı Justine 1787’de yayımlanıyor.

Justine ve Juliette iflas etmiş bir bankacının kızlarıdır. Küçük yaşta hem anne hem babalarını kaybederler;  yoksul ve yalnızdırlar. Juliette hayatına bir genelevde devam etme kararı alır, yıllar geçtikçe güçlenir, zenginleşir ve mutlu bir hayat sürer. Justine ise ablasının seçimini tasvip etmez, onunla ilişkisini keser ve erdemin yolunu seçer. Sığınacak bir yer ve yiyecek yemek arayışında önüne  hep felaketler çıkacaktır. Talihsizliği bir türlü geçmeyecek Justine’ın karşısına çıkan şehvet tutkunları Justine’ı her türlü acı pahasına kendi zevklerine alet ederler; fakat Justine iyi yoldan çıkmamaya çalışmaya ve Tanrı’sına sarılmaya devam eder.
Sade’ın erdemi anlatmak için seçtiği bu rahatsız edici yolda bize çizdiği insan portreleri çok çeşitli. Justine maceraları boyunca sadizm –ki Sade’ın adından üretilmiştir-, mazoşizm, ensest, pedofili ve başka bir çok çeşitli psikoseksüel rahatsızlıkların kurbanları ile tanışmış ve kendisi de kurban olmuştur. Güçlü olan kötüler hareketleri meşrulaştırmak için felsefi inançlar benimsemişlerdir; ama hiçbirinin dini inancı yoktur. Hatta bir manastırda sözde rahiplik yapan dört adam, manastırı köle ettikleri birçok kadınla doldurmuş ve manastır çatısı ve maskesi altında kendi fantezilerini sakınmadan gerçekleştiriyorlardır. Din yapılan bu aktivitelerin hepsini yasaklar; kötüler dini reddederken bu yasaktan kendilerini ayrı tutarken, Justine, tek umut kaynağının Tanrı inancı olduğunu savunur ve başına gelen bu talihsizliklerin çarpıklığı içinde tek mantıklı cevabın dinde yattığına inanır. Böylesi kötülüklerin zihinde nasıl meşrulaştırılabildiğini anlamaz. Onu kurban edenlerin hepsi Justine’e hareketlerinin çıkış noktasını açıklamaya çalışır: Eğer insanı doğadan ayrı göremezsek  –ki onun doğadan ayrı olması mümkün müdür? Doğum ve ölüm insanı iki uçtan doğaya bağlar- insanı insanlığı ile düğümleyen ve onu kontrollü tutan vicdan, ahlak gibi kavramlar soyutlaşır. Tek gerçek doğa kanunları ve doğada da güçlünün zayıfa üstün gelmesi en büyük gerçektir. Kurdun avladığı kuzu, kurdun karnını doyurur. Bu kitabın çarpık kötülerinin çıkış noktası olur; onlar karınlarını doyurmak için cinsel zevkleri tatmak için avlarlar koyunları. Başka insanları onların ne hissettiklerini umursamadan kurban etmelerini meşrulaştıran bu felsefe sadizmin temelidir. Öyle ki sadece kendi yararlarınızı göz edecekseniz, diğerlerine zarar gelmesi kaçınılmaz olacaktır.
Sert pornografik öğeler içeren romanın şanssız kahramanı Justine için yapılabilecek eleştiriler hayli çok. Eğer her seferinde karşısındaki kişinin birkaç iyi niyete yorumlanabilecek sözlerine kanmıyor olsa hiç kuşkusuz tuzağa düşürülme şansı büyük oranda azalacaktır. Sırf erdemin temsil edildiği bu vücutta sağduyu, akıl ve deneyimlerden ders çıkarma eksiktir. Sade, böylesi kötülüklerle dolu bir dünyada saf erdemlerin mahkum olduğu kötülükleri yazarken ne kadar samimi bilmiyorum. Yazar hakkında ve yazarı daha fazla okumalı kuşkusuz; fakat kendisine Fransız hükümeti tarafından yöneltilen birçok suç tanıkların ifadeleri doğrultusunda yöneltilmiş. Cinsel taciz konusunda kabarık bir geçmişi var. Marquis de Sade cinselliğin insanlık kadar uzun tarihinde ilginç bir yerde duruyor kesinlikle. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder