2011 yapımı Hysteria sıradan hikaye anlatımı ile iyi bir film olmasa dahi 1880'lerde geçen bir dönem filmi oluşu ve vibratörün bulunuşuna odaklanan konusu ile dikkatleri üzerine çekiyor.
-Filmdeki genel gelişmeleri öğrenmek istemeyenlerin buradan sonrasını okumaması önerilir. Son iki paragrafa atlayın.-
Genç ve yenilikçi doktor Mortimer Granville, Londra'da kadın histerisi üzerine uzmanlaşmış Dr. Robert Dalrymple yanında çalışmaya başlar. 19. yüzyılda histeri olarak adlandırılan, tıbbi bir hastalık kabul edilen bu durum basit bir zeminde cinsel tatminsizlikten kaynaklanan birtakım ruh hali ve fiziksel göstergelerin yanlış yorumlanmasından ibaret olan, talihsiz tanılardan kaynaklanan, günümüzde hastalık olarak kabul edilmeyen bir hastalık. Histerinin tedavisi ise doktor tarafından cinsel bölgeye uygulanan el masajı ile hastanın doyuma ulaşmasını sağlamakta yatıyor -mastürbasyonun tıbbi ve profesyonel bir çerçevede uygulanışı-. Granville bu yeni işinde başarılı oldukça -muayenehaneye gelen kadınları doyuma ulaştırma konusunda-, tedaviyi uygularken kullandığı elinde oluşan kasılmalar ve ağrılar gittikçe artıyor. Bu da verimini düşürüyor. Ünün ve saygınlığın hükmettiği Viktorya İngiltere'sinde muayenehanesini karalayacak hiçbir olaya tahammülü olmayan Dr. Dalrymple, Granville'ı kovmaya kalkışıyor. Granville ise teknoloji hayranı, az biraz çatlak dostu Edmund St. John Smythe'ın o sırada geliştirdiği bir toz alıcı makineden ilham alarak, histeriden muzdarip kadınları tedavi etmenin hızlı ve etkili bir yolunu, vibratörü buluyor.
Hikaye gerçek olaylara dayansa da kurgu gerçeklikten ayrılıyor. Bu filmi daha az eğlenceli yapmasa da tarihsel gerçekliklerden yola çıkan her filmin üzerine istemeden de olsa aldığı sorumluluklar var. Gerçek Granville, ilk vibratörün telif hakkını alsa da bu aleti histeri tedavisinde kullanmıyor. Bu da filmin omurgasını oluşturan birçok önemli olayın kurgusal olduğunu söylüyor bize.
Hysteria'da dikkat çeken başka bir nokta ise hikayenin toplumsal tarihin gelişimine bir bakış da atışı. Dr. Dalrymple'ın asi fakat şefkatlı ve iyi yürekli kızı rolünde Maggie Gyllenhaal kadınların toplumda yerlerini sorgulamaya başladıkları bir dönemin sesi oluyor. Başkaldırışı ve yavaş yavaş yaklaşmakta olan kadın hareketlerinin habercisi olacak birçok tarihsel olayın ufak izlerini Gyllenhaal'in karakteri Charlotte Darlymple'da bulabiliriz. Charlotte'unda bir sahnede dediği gibi dalga etkisi yaratmak için suya ufak bir taş atmak yeterli. Kadınların kendi kendilerine yetebilirliklerini destekleyici olarak vibratör de süregelen kurtuluş ve aydınlanma sürecinin önemli parçalarından. Tabi ki kadının sesinin filmde bu denli yüksek çıkmasında yönetmenin -Tanya Wexler- de bir kadın oluşunun etkisi olduğuna inanıyorum.Ayrıca genç jenerasyonun temsilcileri Granville ve Charlotte Dalrymple'ın modern dünyanın gelişimlerini yakından takip etmeleri, bu takipleri sırasında şekillenen görüşleri ve bu görüşlerin bir önceki jenerasyonun dinozorlaşmış görüşleri ile çatışması günümüzde hâlâ süregelen eski-yeni çatışmalarının gelişme ve ilerleme için kaçınılmaz olduğunu bağırıyor.
Sona ufak bir not olarak filmin Türkçe adının Mutlu Et Beni olduğunu söylemek istiyorum. Çok manidar ve itici bir isim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder