Kitap büyük bir keyifti. İnsanlık tarihine alışılagelmedik hikayelerle dokunan ve bize hayalperest bir zihnin edebi filtresinden geçtikten sonra itinayla seyreltilmiş, kurgudan ibaret bile olsa ağızda acı ve ekşi tat bırakan mizahi bir metin var elimizde. Mitlere, teröre, dine ve absürdlüklerine, hayatta ama eksik kalmaya, felaket ve sanat ilişkisine değiniyor Barnes.
Anlatısının içinde parantez açan yazar, kitabın isminde buçukluk olarak temsil edilen bölümde ise aşkın tüm bu denklemin içindeki yerini irdeliyor. Samimi bir deneme olan bu kısımda sanata, kurmacaya, aşkın sanattaki yerine büyüteç tutuyor. Aşkın insanlığı kurtaracağını, aşksız olmayacağını söylüyor. Kitabın kesirinde aşk yatıyor.
Aşk ... insanın görüşünü berraklaştırır: Göz yuvarlağının önündeki cam sileceğidir. Hiç ilk âşık olduğunuzdaki kadar net görebildiniz mi her şeyi? (10½ Bölümde Dünya Tarihi, s. 262)
10½ Bölümde Dünya Tarihi birbirinden apayrı ama birbirine incecik iplerle bağlı öykülerle dimdik ayakta duran bir dünya tarihi antolojisi olarak tanımlanabilir. Görünmeyen, yazılmayan, hem olmuş hem de hiç olmamış olayları yorumlayan, yazan, belgeleyen ve düşündüren bir kitap. Okudukça gerçekliğe
farklı bir yerden bakmamızı sağlıyor: Ya bu böyle olsaydı? Peki o gerçekten
öyle değil miydi? Şunun neresi kurgu, neresi gerçek? Ve daha nicesi.
Okuması keyifli, üzerine düşünmesi keyifli kitap.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder