Hayallerim, Delorean ve Sen: Dışa Yolculuk

22 Ekim 2014

Dışa Yolculuk

Virginia Woolf’un 1915’te yayımlanan ilk romanı Dışa Yolculuk (The Voyage Out) yazarın ustalık dönemi eserlerinin verdiği tadı vermese bile içinde yaşamın günlük savaşlarından, insanlardan ve insanlık halinden, döneminin gelgitleri, durumları ve kadın-erkek ilişkilerinden beslenen birçok güzel kısım barındırıyor. Bir deniz yolculuğu ile başlayan roman aslında genç bir kadının, Rachel Vinrace’in, yaşamın her yönünü (toplumsallığı, cinselliği, duygularını) anlamlandırma sürecine bir bakış, basit bir ifadeyle bir büyüme hikayesi. Rachel deniz yolculuğunda ve sonrasında Güney Amerika’da geçirdiği aylar boyunca İngiliz toplumundan birçok farklı insanla tanışır; yeni insanlar hayatına anlamlandırmakta zorlandığı hisler, heyecanlar getirir; genç kadının zihnini ve kalbini şekillendirirler. Bu hikayeyi Woolf, diğer romanlarındaki deneysel tarzdan farklı olarak geleneksel roman tarzında anlatıyor. Romanda birçok yan karakter var. Bu bolluk en başta çok sevdiğim Woolf’un yaratıcılığına ve insanları yazma isteğine saygı duymama sebep olduysa da roman ilerledikçe birçok karakterin çoğunlukla es geçilmiş olması belki de daha az karakter daha iyi olurdu dedirtti. Uzun sayılabilecek bir okuma olan Dışa Yolculuk’ta Rachel’dan oldukça sapılan ve Woolf’un sanki dikkat dağınıklığı yaşadığını hissettiren kısımlar eserin bütünlüğüne zarar verse dahi Dışa Yolculuk’un Virginia Woolf’un kendi kalemini bulmadaki ilk adımı olduğu düşünülünce eser benim için oldukça önemli bir yere sahip oluyor. En sevdiklerim arasındaki kadının başlangıcı bu kitap.

Woolf, 21. yüzyılda önümüze serilen tüm gerçeklik hallerinden uzak, toplumsal hayatın çok daha hijyenik, saklı ve gizlerle dolu olduğu bir zamanı satır aralarında tüm çarpıcılığı ile anlatmak istemiş; ve bugün ben romanı okuduğumda günün şartlarında okusaydım etkileneceğim kadar etkilenememekten kederliyim. Bu modern hissizlik halini bir illet olarak değil de bir normallik olarak değerlendirmek daha pratik: Var olduğum dünyaya ayak uydurmak ile alakalı bir şey. Gene de romanın Woolf depresyon geçirirken yazılmış olması, ilk halinin toplumda oldukça tepki yaratacağından korkulup yeniden düzenlenmesi ve dönemine göre oldukça cesur fikirlerin yumuşakça işlenmişliği bu kitabı değerlendiriyor.

Dışa Yolculuk eksikliklerine rağmen güzel bir zihnin samimi gözlemleriyle dolu. Mesela yazarın Terence ve Rachel arasındaki diyaloglarda ikilinin birbirlerine karşı hissettiklerinin anbean kelimeler ve cümlelerle nasıl değiştiğini yazışı kalbimi çaldı. Woolf, bir cümle önce karşınızdakini sizi tertemiz, saydam bir şekilde görebileceğine olan inancınızın tek bir cümle sonrasında yerini tedirginliğe bırakışını belki ham ama her şeye rağmen başarılı bir şekilde yazıyor. Virginia’nın insanları izleyip, onları hayalinde farklı özellikler, olaylar, kelimeler ve diğer insanlarla süsleyişini; insan ilişkilerinin özüne inmeye çalışışını hayal ediyorum. Büyük bir zihne sahip bu kırılgan kadını sevgiyle anıyorum.


2 yorum: