Hayallerim, Delorean ve Sen: Mayıs 2015

21 Mayıs 2015

Starnberger See

Güzel bir Mayıs günü sırt çantalarımızı kapıp Bavyera'nın Starnberg Gölü'ne (Starnberger See) yollandık. Göl kıyısında keyifle yürüdük, Bavyera'nın masal kralı II. Ludwig'in ölü bedeninin bulunduğu göl kıyısına kondurulmuş haçı ziyaret ettik, krala adanmış şapelin önünde dinlendik. Şimdinin ve geçmişin birbirine dokunduğu anlarda canlılığımızın tadını çıkardık.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

A beautiful May day we hit the road. Backpacks on our backs, we went to the Lake Starnberg (Starnberger See), a lake in Bavaria, Germany. We walked joyfully along the coast, visited the wooden cross, where the body of the fairytale king Ludwig II was recovered after a mysterious drowning. We rested in front of the chapel, built to memorialise the King. All in all we enjoyed our liveliness in those precious moments where the present and past touch each other.


18 Mayıs 2015

Avokado | Avocado VII

Selam dostlar! 2015'in ilk avokadosu. Keyfini çıkarın.

------------------------------------------------------------------------------------

Hello friends! First Avocado post of 2015. And for the first time ever in English too. Enjoy! (Find the English text below.)

------------------------------------------------------------------------------------

Avokado 1: Wayward Pines yayınlanmaya başladı! Geçtiğimiz sene Comic Con San Diego'da da çok beklenen dizinin ilk bölümünü ön gösteriminde izleme şansını yakalamış, gösterimin ardından gerçekleşen panelde ise dizi ekibini dinlemiş, bu yeni proje için oldukça heyecanlanmıştım. O zamandan beri Waywad Pines'ın yayın tarihi bilinmez ileri tarihlere atılıyordu. Sonunda şanslı günün 14 mayıs olacağı açıklandı. Fox'un yeni dizisi aynı zamanda M. Night Shyamalan'ın ilk televizyon projesi. Shyamalan'ın adı son dönemlerde hayal kırıklığıyla anılıyor olsa da (evet, The Last Airbender faciasından söz ediyorum) onunla ilişkiledirilen projelerin merak edildiğini reddedemezsiniz. Shyamalan'ın adı dizinin pazarlanmasında rol oynayacaktır; fakat benim bu işe zaman ayıracak olmamın asıl sebebi oyuncuları ve hikâyesi olacak. Hikayenin bağımlılık yaratacağını ve her bölümün sonunda bir diğerini merakla bekleyeceğimizi öngörüyorum. Dizi Blake Crouch'un Pines adlı gerilim romanından uyarlanma. Roman kolay ama sürükleyici bir okumalık vaat ediyor; heyecanlı bir öyküde kendini kaybetmek isteyenler için öneririm. Dizi hakkında daha detaylı bir yazı için Postkolik'in Mayıs sayısına bir bakın derim; Wayward Pines'ı, panelden geriye kalanları ve izlenimleri yazdım.

5 Mayıs 2015

Milano | Milan

Milano, gri kahve şehir. Kendinizi evinizde hissettiren bir yer değil burası. Gördüğüm, hissettiğim şehri yazabilirim sadece - o hisleri de üç kelimeyle özetleyebilirim size: soğuk, şık, mesafeli. Burada soğuğu hava durumuna yapılmış bir yorum olarak almayın. Şehrin görkemli mimarisinin soğuk renk paletinin, geniş caddelerinin ve sokaklarındaki yabancılık hissinin yarattığı, ortama hakim bir soğukluk bu. Tabi yazının en başında belirtmeli, bir şehrin bireyin üzerindeki etkisi tektir; Milano'nun bende bıraktıkları da eşsiz. Başka hiçbir şehir aynı şeyleri hissettirmeyecek. Seyahatin en keyifli yanlarından biri de bu işte: İlk defa tanıştığınız şehir ya da kişi arasında pek fark yok aslında; ikisi de bilinmezliklerle, keşfedileceklerle ve en nihayetinde beğenilecek/beğenilmeyecek bin bir özellikle dolu. Her insan dostunuz olmayacak, her şehrin vazgeçilmez olmayacağı gibi. Bazılarını tanımış olmaktan memnun olacaksınız sadece ve anıları zihninize düştüğünde gülümseyeceksiniz; ama ilişkinizi olduğu yerde bırakacaksınız.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Milan, a grey and brown city. It does not make you feel at home. I can only write the city I see and feel; those feelings can be summarised in three words: cold, elegant, distant. Cold isn’t a comment on the city’s weather. The cold color palette of its magnificent architecture, wide  streets and a feeling of strangeness in its alley ways are the creators of this coldness I talk about. Of course it is important to say here that a city’s influence on an individual is unique – therefore my Milan can’t be compared with another one’s. I love this about travelling: there really isn’t that much of a difference with a city or a person you’ve just met.  Both of them are filled with the unknown, possibilities and eventually with a thousand different faces you may or may not like. Not every person will be your friend and not every city will be indispensable.