Uzun bir aradan sonra üçüncü misafir yazarım karşınızda! İlk konuğumun öyküsü Otobüs'ten sonra ikinci kez kurguyu konuk ediyorum Blog'a. Bu sefer sevgili Hayat'ın alternatif Bruce Wayne hikâyesini okuyacaksınız. Post-modern bir yapıda modern dünyaya kurulan ilginç bağlantılar,yapılan eğlenceli göndermeler ve kendine has şeker/deli/fantastik tarzı ile yazıyla sizi baş başa bırakıyor ve aradan çekiliyorum.
Bruce Wayne'in Alternatif Hayatı
Alfred
Moneyworthy 40'lı yaşlarının başında ince uzun bir adamdı. Görev bilinci
oldukça yüksekti, uşaklık onun için bir hayat tarzıydı adeta. Gerçi bazen
kendisini Bruce'un dadısı gibi hissediyordu. Martha Hanım "hizmetkar
hizmet edendir, dadılık da bir hizmettir sonuçta" mantığıyla yaklaşıyordu
olaya.
İşte
böyle geçerdi küçük Bruce'un günleri. Sabah kalkardı, video kaset izleyerek
kahvaltı ederdi, biraz odasında kendi kendine futbol oynardı işte böyle topu
kafasındaki hedefe atabilmeyi başarınca "ve 12 numara Bruce Wayne'den şahane
bir gol, bu genç yetenek futbol dünyasında büyük olaylar yaratacağa
benziyor" diye bağırırdı. Çocukcağızın bu hallerini duyan Alfred de içten
içe acırdı.
"Zavallı
çocukcağız. Gotham sokakları tehlikeli tabi, çıkıp açık havada oynayamıyor ki."
derdi. Alfred Oklahoma' da bir çiftlikte yetişmişti, gençliğinde açık havaya
doymuştu, bundan mütevellit Gotham ona heyecan verici geliyordu.
O gün
Bruce'un annesi ve babası akşam sinemaya gidecekti. Tam bir sinema aşığıydı
Wayne çifti. Böyle bağımsız festival filmlerine falan bayılırlardı. İşte Gotham
da çok böyle "bitch I'm so fab" bir şehir olduğu için çok sık
festival filmi gelmezdi. Geldi mi kaçmazdı. Film ise Sırbistan'da annesiyle yaşayan,
orta yaşlı yalnız bir sinema sahibinin, sinemasına devlet el koyunca, gizemli
bir şekilde greencard kazanması ve New York'a göç etmesiyle alakalıydı. Ama
havada bir sıkıntı vardı işte. "Çıkmasa mıydık naapsaydık ya?" diyordu
Martha Wayne. Ama film başladıktan sonra keyfi yerine geldi çiftin, film o
kadar güzeldi ki. Neyse efendim bunlar güzel film olunca istemeden birazcık
ergenliğe dönmüş olacaklar ki sinemadan çıkınca, "ay iki adım yol şoför
bizi almaya gelene kadar yaya gideriz, hadi noolur hızlı gidelim Thomas"
dedi Martha. Ve yayan olarak Wayne malikanesine doğru yola çıktılar. Martha'nın
içi içine sığmıyordu ama bu mutluluğu yarım kalacaktı. Tam malikanenin önüne
geldiklerinde karşılarında ufak tefek, titrek Joe Chill belirdi. "Bütün
paranızı istiyorum"dedi Joe. Thomas Wayne anlaşmaya çalıştı, ama sanırım
Joe uyuşturucu madde etkisindeydi, bir anda titrek elleri silahını doğrulttu,
aslında kendinden bile korkan Joe gözlerini yumup kafasını geriye çevirerek iki
el ateş etti. Şerefsizin inanılmaz bir isabet kabiliyeti varmış. Martha ve
Thomas oracıkta kanlar içinde yere serildi.
Neyse
ki Bruce yanlarında değildi. Bruce bu esnada odasındaki yuvarlak kilimin
üzerinde bağdaş kurup videokasetten Richie Rich izliyordu. Ve çok zengin
haliyle büyüyünce neler yapacağını hayal ediyordu. Belki de bir emlak kralı
olurdu. Hayaller kurarak yatıp uyudu, zaten Alfred çocuğu uykuya hazırlamıştı.
Acı
haberi sabah uyanınca Alfred'den öğrendi Bruce. "Şehzadem, valideniz ve
pederiniz dün gece elim bir cinayete kurban gittiler." Bu haberi
sessizlikle karşılayan Bruce yere bakarak, çoraplı ayaklarını yere sürte sürte
odasına çıktı. Bruce o gün pijamasını hiç çıkartmadı, Alfred de üstelemedi.
Bu
durumda Wayne ailesinin tek varisi olarak bütün miras Bruce'a kaldı; ama 8 yaşındaki
çocuk bütün parayı kırtasiyeye yatırmasın diye 10 sene boyunca paranın kontrolü,
hiç başka akraba olmamasından mütevellit, Alfred'e kaldi. Gotham miras yasaları
ebeveynlerin ölümünden sonra evin uşağının çocuk 18 yaşına gelene kadar mirası
kontrol edebilmesine izin veriyordu. Gotham'da çok uşak vardı ya, valla. Mesela
o Geofferey'i oynayan çocuğun evinde de vardı uşak, öyle bir durumda o da şaapamazdı.
Keşke Kings Landing'de de öyle olsa ya, ama dur onun anası yaşıyor of neyse işte.
8 yıldır
Bruce'a dadılık yapmanın ezikliğini yaşayan Alfred "işte intikam almanın
zamanı geldi" dedi içinden, dışından da baya bildiğin kıs kıs güldü şerefsiz.
Alfred'in zaman kaybetmeye hiç niyeti yoktu. Artık evin beyi olmuştu. Öncelikle
gıcıklık yapmasınlar diye bütün çalışanların işine son verdi, adettendir. Sonra
kendi adamlarını getirdi ama bu önemsiz yani, neyse. Bruce 18 yaşına gelene
kadar parayı ne kadar artırırsa iyiydi. Parayı nasıl arttıracağı konusunda
bilgi edinmek için tanıdığı bir bankacıyla görüşmeye gitti. Bankada numarasının
gelmesini beklerken yanındaki Donald isimli genç adamla muhabbet etmeye başladı.
Adam emlakçıydı, ama kendi işini kurmak için kobi kredisi almaya gelmişti
bankaya. Zehir gibi bir adamdı, baya kafalıydı. Alfred ona "sana sermaye
sağlarım, birlikte çalışırız" dedi.
Kısa
zamanda çok yol aldılar. Kendilerine bir emlak krallığı kurdular, ama Alfred
sessiz ortaktı. Adı projelerde geçmiyordu. Şirket hep Donald'ın soyadı olan
Trump isminin üzerine kurulmuştu. Trump Enterprise işte.
Neyse
efendim, dönelim Wayne malikanesine.
Anne
babasının ölümünden çok sarsılan Bruce kendini video kaset izlemeye vermişti.
Okulda olmadığı sürece odasındaydı. Yalnızlığı sever olmuştu artık, arkadaş
kardeş falan istemiyordu. Bir yandan istemeyeceği kadar parası olan Alfred'in
ise hayatındaki tek eksik bir aile olmuştu klasik. Bu yaştan sonra evlenip
çocuk yapacak hali olmayan Alfred aile sevgisini Bruce'da arıyordu. "Sen
benim oğlum olmak ister misin? Balığa çıkalım mı senlen?" gibi sorularla
Bruce'u çok sıkıyordu. Alfred'in ikiyüzlülüğünden bunalan Bruce kendisini iyice
odasına kapatıyordu. Sonunda sevgisi karşılıksız kalan Alfred hırsını Bruce'dan
çıkarmaya başladı. Oğlana devamlı hakaretler yağdırıyordu. Wayne malikanesinde
kasvetli bir hava hakimdi.
Malikaneden
çok baymış olan Alfred işkolik olmuştu. Aradan 8 yıl geçmişti, Alfred'in çok
zamanı kalmamıştı ve artık kârını Donald ile paylaşmak istemiyordu. Sonunda işleri
ayırdılar. Ama Alfred hala kendi adıyla Amerika'da (Gotham Amerika'da) iş
yapmak istemiyordu. Hala Bruce Wayne'in parasını cukkalayan adam damgasını
yemekten çekiniyordu. Sonunda emlak alanında gereksiz yatırım yapıp milyonları
cebe indirmenin en kolay olduğu ülkeye, Türkiye'ye çevirdi gözlerini.
Çılgın
bir sermayesi vardı herifin. Yavşak Türk belediyecileri hemen ona satacak bir
yer aradılar ve sonunda Tarlabaşı'nı uygun gördüler. Tabi aradan 1 yıl 5 gün
geçmişti. Sonuç olarak Alfred Bey "Bu projenin 360 güne hazır olması lazım,
gözünü seveyim abi beni yakarsınız" dedi. Proje ekibi "Ya proje kolay
da işte isim bulmak çok sıkıntı, bizim mimar ekibimiz hep en çok isim olayıyla
zaman harcıyorlar, üniversitede öğretilmediği için baya kasıyor o kısım"
dedi. Alfred bir an düşündü, "hakkaten la biz hep Trumpot, Trumpbok
koyuyorduk projelerin adını" dedi. "Aman ya Tarlabaşı 360 koyalım
böyle zaman hatırlatıcısı gibi olsun" diye ekledi sonra Alfred.
Her şey
planlandığı gibi gitti. 360 gün sonra, Bruce Wayne'in doğum gününde proje
tamamlandı.
Gotham'ın
bir köşesindeki malikaanesinde 18. yaş doğum gününü videokasetleri ile kutlayan
Bruce ise intikam ateşi ile yanıp tutuşuyordu. Uzun yemek masasındaki
sandalyelere koyduğu video kasetlerine "Şimdi Alfred düşünsün!" diye
seslendi ve şampanya kadehini kendine kaldırdı. Ama karşılığında hiç bir tepki
alamadı zavallı. Oturdu o melankoliyle bütün şampanyayı bir başına bitirdi.
"Lan" dedi, "o Alfred'i süründürmezsem neyim!". O sırada
camdan bir yarasa daldı yemek salonuna. Böyle pıtı pıtı kanatlarını çarpa çarpa
uçtu, sonra afalladı etrafa çarpmaya başladı, sonunda yere düştü. Bu esnada
tabi Bruce'un ödü patladı, şimdi buraya yazamayacağım sevimsiz, ani tepkilerde
söylenen a ile başlayan cümleler söyleyerek gözleriyle yarasayı takip etti.
"Abi ben bundan korktuysam Alfred'de kesin korkar" dedi. Maalesef
devamlı videokaset izlemekten, gerçek hayattan baya kopmuştu Bruce.
Hemen
odasına koştu, neyse ki video kaset için çıkan çizgi filmleri tükettikten sonra
"do it yourself" kasetleri izlemişti, o yüzden dikiş dikmeyi iyi
biliyordu. Elindeki yarasayı inceleyerek kendine oldukça seksi bir yarasa
kostümü dikti.
Wayne
malikanesinde Bruce dışında kimse yoktu, azgın çocuklar gibi pelerinini gere
gere koşturdu çorapları ile malikanede. "Artık intikam zamanı
geldiiiiieee" diye bağırarak merdivenleri inip çıkıyordu Bruce.
"Videokasetler beni sonsuz bir güç ile kutsadılar, ben zengin ve
yenilmezim" diye haykırdı. Bir ara mutfağa indi, mikrodalgada süt ısıtıp
onu Nesquick ile içti. Sonra koltuklarda zıpladı, o koltuktan o koltuğa zıplayarak
geçti. Sonra biraz yoruldu yere oturdu. Sonra kanepeye ters oturup bacaklarını
kanepenin sırtından sarkıttı, böyle başına kan hücum etti. Klasik ev azmaları.
Evdeki çalışanlar yok tabi, Alfred Türkiye'deyken işten çıkardı hepsini Bruce.
Sonra yorgunluğu geçti, koşuşturmaya devam etti. Biraz da tabi şampanyanın
etkisi vardı hala. İkinci kattaki Grand Dining Hall’a çıktı Bruce. Kapı, geniş
malikane pencereleri ile aynı hat üzerindeydi, kapının eşiğinde dururken
Gotham'ın bütün ışıkları görünüyordu o gece. Pencerenin iki kanadı da açıktı,
uzun tül perdeler uçuştukça, Gotham manzarasının önünde translusent bir tabaka
oluşturuyor, sonra bir anda açılıp parıl parıl manzarayı gösteriyorlardı.
Rüzgar Bruce'un yüzüne hafif hafif vuruyordu.
Projenin
başarısının gururuyla Intercontinental Otelindeki süitinde uyanan Alfred, oda
servisinin kahvaltısının yanında getirdiği "Gotham Times"ı eline aldı,
Oklahoma' daki avam hayatından kalma alışkanlığı ile önce 3. sayfayı açtı.
"Akıl
almaz olay! 10 yıl önce malikanelerinin önünde vurularak öldürülen Gotham'ın
yüksek sosyetesi Thomas ve Martha Wayne çiftinin tek oğlu Bruce Wayne dün gece
04.00 sularında anne ve babasının hayatlarını kaybettiği kaldırımda ölü
bulundu. Üzerinde elde dikilmiş bir yarasa kostümü olan Wayne'in malikanenin
ikinci katındaki yemek salonunun penceresinden atladığı tespit edildi. Bruce
Wayne ebeveynleri öldükten sonra malikanenin baş uşağı Alfred Moneyworthy'e
teslim edilmiş ve mal varlığının kontrolü de Moneyworthy'e verilmişti. Komşular
olay gecesi Moneyworthy'nin malikanede bulunmadığını belirttiler. Tanıklar
ifadelerinde ayrıca Bruce Wayne'in küçük yaştan beri akli dengesinin yerinde
olmadığına değindiler. Wayne' in bedeni otopsi için adli tıbba kaldırıldı."
H. Akyar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder