Lucy Liu Amerika’nın egzotik güzellerinden. Hakkında egzotik
sıfatı kullanılan kişiye haksız bir ayrımcılık yapıldığı görüşüne katılsam
dahi, Liu’nun yıllardır kurduğu kariyeri ve sevimli duruşu egzotik sıfatının
onun için sadece güzelliğinin farklı bir yanını vurguladığını düşünüyorum. Çin asıllı ABD’li sanatçının yer aldığı en
son yapımlardan biri Elementary. BBC’nin başarılı yapımı Sherlock’a karşı yapılan bir Amerikan atağı olan dizi,
izledikçe kendini sevdiriyor ve Sherlock Holmes severler için apayrı bir
formatta çözülecek yeni suçlar ve gizemler vaat ediyor.
Hikâyeyi Amerika’ya,
ülkenin en göz alıcı şehirlerinden New York’a taşıyan, Dr. Watson’u kadın yapan
diziye ön yargıyla yaklaşmamak elde değil. Bu çağdaş uyarlamanın
Sherlock’un özünün ne kadarını başarıyla yakalayabileceği ve bunun üzerine şu
ana kadar yapılmamış ne yenilikler ekleyeceği sorusu ile izlemeye başladım Elementary’i. Pilot bölümün başlarında Holmes’un,
uyarlamada İngiliz bırakılmış olması müthiş bir rahatlamaydı kuşkusuz. İngiliz
edebiyatının ve İngiliz kültürünün en önemli figürlerinden Sherlock’u tamamen
Amerikalı yapmak burnu havada ABD’li yapımcıların yapabileceği bir değişiklik
sonuçta. BBC’nin Sherlock’u Benedict Cumberbatch’in performansı ve aksanı ile büyülenen fanlara alternatif kökenli –ve tabi ki daha çok sevebilecekleri,
Amerikalı haliyle belki de kendilerini daha fazla özdeşleştirebilecekleri
amacıyla- bir Holmes sunma fikri akıllara
gelmiştir eminim.
Dizinin genel hatlarına bakacak olursak: Sherlock Holmes
rehabilitasyondan yeni çıkmıştır ve New York polisine danışman olarak hizmet
vermektedir. Sherlock’un babası, oğluna eşlik etmesi, gözlemlemesi ve ayık
tutması için Joan Watson adlı eski bir doktoru tutar. Sherlock davaları
çözerken, Watson da onun yanından ayrılmaz.
Hikayedeki bu tarz değişikliklerin sebepleri arasında BBC’nin
Sherlock’u ile telif hakkı sorunları yaşamamak ve gene eserin dizi/film uyarlamalarından
farklılıklar sergileyerek kendini zorlu bir yarışın dışında tutmaya çalışmak
var. Kadın Watson karakteri cesur bir
karar olsa da ileride oluşturabilecek herhangi bir duygusal yakınlaşma bir
Sherlock uyarlaması olarak, diziye zarar verecektir kuşkusuz. Ana karakterlerin
kaderin cilvesiyle bir türlü kavuşamamasını izlemekten bıktık Amerikan
dizilerinde. Elementary bu konuya dikkat etmeli. Sherlock’un zekası ile çözülen
davaların ne kadar ilginç olduğu konusuna da gelmeli. İlk sezonunda yirmi dört
bölüm olan Elementary’de işlenen cinayetlerin/suçların çoğu CSI dizilerindekinden
karmaşık ya da şık olması için tasarlanmış gibi duruyor. Bu zorlama duruş da
izleyicinin kendini heyecanla suçun çözüme sürecine bırakmasını aksatıyor.
Sherlock’un göz alıcı çıkarım yeteneği süsleme gibi duruyor. Castle’da, yazarın
farklı bakış açısıyla yeni bir pencereden bakarak cinayetlerin çözülmesine
katkı sağlamasından fazlasını yapıyor gibi gözükmüyor çoğunlukla Sherlock.
Çoğunlukla diyorum; çünkü bazı bölümlerdeki şairane keşifleri ile de alkışı hak
ediyor danışman dedektif.
Genel olarak BBC’nin Sherlock’undan başarılı olmayan; ama
Amerikan dizileri arasında kalburüstü olmayı başaran, izledikçe karakterlerine
ısındığınız; ama hakiki bir Sherlock Holmes macerası hissinin yaratılamadığı
bir yapım Elementary. Çok şık bir açılış
jeneriği de var.
daha az önce geçen hafta yayınlanan bölümünü izledim kapattım ki yazını gördüm. ben de aynı şekilde düşünüyorum, çözümler olaylar neredeyse zorlama şekilde duruyor ben şimdilik lucy liu'nun zarif hallerini ve her hali güzel görünen new york sokaklarını izlemek için devam ediyorum ama sanırım elementary'nin de gitgide ilginçleşeceği, daha iyi olacağı bir dönem gelecek.umuyorum yani.
YanıtlaSilYorumun için çok teşekkür ederim :) şimdi ikinci sezon bölümleri daha bir oturmuş gibiler, yeni karakterler oldukça hoşuma gidiyor! sanırım artık daha bir fazla alıştım bu ikiliye, bakalım...
Sil